Saturday 9 November 2013

Partizan-Fenerbahçe Ülker.. Bogdanovic Maçı Aldı Götürdü

ARTIK  http://basketbolkeyfi.com/ ADRESİNDEYİM...

Maç öncesinde coach Vujosevic'in verdiği röportajda, Fenerbahçe'ye ne kadar saygı duyduğunu , çok başarılı bir kadroya ve coach'a sahip olduğunu ve ancak çok mücadele ederlerse galip gelebileceklerini belirtmişti. Tüm takım ve seyirci olarak da aynı ruh halinde ve düşüncede olduklarını maçın daha ilk dakikasında gösterdiler.

Fenerbahce CSKA maçının 2.çeyreğinin sonları ile 3.çeyreğin bir kısmında hücumda aşırı zorlanmış , düzen dışına çıkıp topu Bojan ve Linas'ın ellerine bırakıp onların bir şeyler yapmasını ummuştu. CSKA savunması aşırı sertleşmiş ve topu dolaştırmayı beceremeyen takımımız o dönemde sayı üretemez hale gelmişti.

O maç o kısmı haricinde savunması ile ünlü Barcelona maçında bile dünkü Partizan savunmasına zorlandığı kadar zorlanmamıştı Fenerbahçe. Özellikle ilk yarının tamamında daha önceki 11 maçın aksine sanki hiç hücum seti olmayan bir takım görüntüsündeydik. Partizan o kadar agresif savunma yapıyordu ki, birçok pozisyonda FBU oyuncuları çaresiz bir görüntü sergiliyordu. Tabi takımın birinci skor opsiyonu olan Bojan'ın üzerinde yapışkan Kinsey vardı. Öyle bir yapıştı ki ona , hem top aldırmadı hem de aldığı topları çok zor pozisyonlarda kullanmak zorunda kaldı.

Bu kadar inançlı ve enerjik çıktıkları maçta 2 dakika boyunca bize sayı imkanı vermediler. Gerçi onlar da üretken olamadılar. Zaten maç öncesi analizimde belirttiğim gibi çok harika bir hücum sistemleri yok. Daha çok kaptıkları toplar ve savunma ribaundları arkasına attıkları fast break ler ile hücum ribaundu yapıp potaya yakın basketler buluyorlar. Maçın ilk sayıları da yine kaptıkları bir topun arkasına attıkları fast break sonrasında geldi. Maçın hemen başında Musli'ye çalınan bir hücum faul sonrasında Vujosevic, aşırı motivasyonu ve kazanma hırsının etkisiyle ( ki genelde sakin bir coach tur ve hakemlere çok da itiraz etmez) itirazlarını öyle bir arttırdı ki hakem teknik faulü çaldı. Bu teknik faul sonrasında onun başını çok yaktı. İlk tv molasına girerken skor 7-6 idi. Biz savunmada zorlanmaktan sayı atamıyorduk ama onlarda buldukları tüm şutları kaçırma yarışına girdiler. Aklıma takılmıyor diyor, kaç maçtır bütün rakiplerimiz bize karşı çok kötü şut atıyorlar(Budivelnyk'in ilk 3 çeyreğini bunun dışında tutmak lazım). Acaba bir büyü mü yapıyoruz bilemiyorum:) Ancak bu kötü şutlarını aldıkları hücum ribaundları ile tölere ettiler. Sadece hücum ribaundlarını söylersek haksızlık yapmış oluruz, savunma ribaundalarını da aynı arzu ve istekle toplayıp hızlı hücuma çıkmaya devam ettiler tüm çeyrek boyunca. Hatta bir pozisyonda savunma ribaunduna 3 Partizan'lı birden girip topu paylaşamadılar ve Emir kucağında bulduğu topu sayıya çevirdi. İlk çeyrekte sadece 13 sayı bulabildik ki bu güne kadar oynadığımız 3 maçın ilk çeyreklerinde ortalama 23 sayı atmış bir takımdan bahsediyoruz(bu üç maçın ikisinin Barcelon ve CSKA olduğunu hatırlatmakta fayda var).

Budivelnyk maçında Partizanın mağlubiyet almasının en önemli nedeni uzun oyunculardan yedikleri sayılardı. Biz ise neredeyse hiç sayı bulamadık ilk yarı boyunca. Partizan ise çok akışkan olmayan hücumuna rağmen ikinci çeyreğin ortasına geldiğimizde aldıkları 8 hücum ribaundunun da yardımıyla 30 sayıya ulaştı ve biz sadece 19 sayıda kaldık. Tam krize girmiştik ki Bjelica uzaklardan bir üçlük buldu ve bununla beraber ivme yakalayan takım 6 sayı daha bulup 9-0 lık bir seri ile maçı dengeye getirdi. Tam şimdi maçın içine girdik derken hücum ribaundaları vermeye ve anlamsız top kayıpları yapmaya devam edince, 7 top kaybı ile verdiğimiz 9 hücum ribaundu sonrasında soyunma odasına 38-30 geride girdik. Bu çeyrekte Lauvergne 10 sayı bularak istatistiklerinin üzerine çıkarken bunları neredeyse hepsini hücum ribaundları sonrasında yaptı.

Aslında 2.yarıya da takım olarak iyi başlamadık. Ancak Bojan'ı bunun dışında bırakmak lazım. Maç sonunda 9-6 ya ulaşacak inanılmaz üçlük yüzdesinin başlangıcını yaptı diyebiliriz. İlk yarı boyunca sadece bir üçlük isabeti bulan Bojan ikinci yarıda tam 5 üçlük isabeti buldu. Bu üçlüğün arkasına basketten sonra Linas'a gelen faul ile top yine bize geçti ve Emir'in basketiyle birden skor 40-35'e geldi. Ve belki de maçın dönüm noktalarından biri yaşandı. Coach Vujosevic bir kez daha teknik faul alıp diskalifiye oldu ve Partinaz'ın ipini kendi çekti. O andan itibaren maç bir sinir harbine dönüştü. Her karara itiraz etmeleri seyircilerininde gazı ile bunu abartmaları oyunlarına da yansıdı ve oldukça zararlı çıktılar. İşte genç ve tecrübesiz bir takım olmalarının dezavantajını burada fazlasıyla yaşadılar. Fenerbahçe bundan sadece bir pozisyonda etkilendi. O ana kadar skor katkısı veremeyen Linas Kleiza bir basket faulun ardın itiraz edince teknik faulu yedi.

Bunların arkasına bir de Gagic teknik faul aldı. Hatta o kadar sinirlendi ki arkadaşı tutmasaydı herhalde hakemi arkadan yakalayıp boğazını sıkacaktı. Tüm bunlar onların savunma konsantrasyonunu fazlasıyla dağıttı. O ana kadar potaya gitmekte çok zorlanan FBU bir anda rahat turnikeler atmaya başladı. 3.Çeyreğin tv molasına girerken skor 49-48 idi ve bu 5 dakikada FBU 19 sayı buldu(İlk çeyrek 13 ikinci çeyrek 17 sayı bulduğumuzu hatırlatırım) Bunun üzerine maç boyunca yaptıkları en önemli taktik hatasını yapıp alan savunmasına döndüler ve ne olduğunu bile anlamadan 2 tane Bojan'dan bir tane de Bjelica dan üçlük yediler. Bu çeyrekte 30 sayı bulup skoru 60-57 lehimize çevirmeyi bildik. Tabi ki kontrolden ve düzenden çıkmalarının, Milosavljevic'in hiç oyuna katkı verememesinin, coach larının diskalifiye olmasının etkisi çok büyüktü ama belki onlardan daha büyük bir etki , hiçbir pozisyonda tereddüt dahi etmeden şutları sokan Bojan Bogdanovic etkisi çok daha büyüktü.

Son çeyreğe ise Kenan Sipahi damgasını vurdu. Ara ara maçın içine girmeye çalıştıkları her anda Kenan, asistleri, top çalmaları , ve sayılarıyla Partizan'ı bitirdi. Kenan'a durdurulamaz bir şekilde hücum eden Bojan'ın performansı ve Emir'in de desteği eklenince FBU oldukça rahatladı. Tabi özellikle maçın son 5 dakikasında Bo, Kenan ve Emir'in , Vidmar'a verdikleri harika asistleri unutmamak lazım. Tabi Vidmar da bunların çoğunu içine vurarak rakibi moral olarak da iyice çökertti.

Lauvergne'in önceki üç maç boyunca attığı 9 şut olmasına ve potaya az bakıyor olmasına rağmen bizim uzunların hiç varlık gösteremediği (maçın sonunda Vidmar'ın performansı hariç) günde 9 şut deniyor bunlardan 7 isabet buluyor ve 6 kez de geldiği çizgiden hiç kaçırmadan atarak toplamda 20 sayıyı ulaşırken bir de daha önce pek de katkı alıp kullanmadıkları Mulitinov'un ekstra 8 sayısına rağmen maçı kaybetmelerine, önceki maçlarda toplamda 30 sayı bulan Milosavljevic&Bogdan Bogdanovic ikilisinin sadece 12 bulması ile aşırı hırs ve tecrübesizlik neden oldu diyebiliriz. Ancak daha önce de söylediğim gibi Bogdanovic öyle anlarda öyle şutlar soktu ki, zaten ondan nefret eden tüm Pionir Arena iyice zıvanadan çıktı. Toplamda 26 sayı buldu yıldızımız , ve bunun 19'unu 2.yarıda buldu.

Maçla ilgili diğer ilginç bir istatistik de serbest atışlardı. Partizan oynadığı üç maçın toplamda 33 kere geldiği faul çizgisine bu maçta tam 27 kere geldi.

Gerçekten çok kapasiteli bir takım FBU. Ve kapasitenin ortaya çıkmasının tek sebebi Obradovic. Geçen sene de bu takımda olan Bo, Bojan ve Emir üçlüsü şu an takımın en önemli silahları ve onları bu hale getiren tek şey Obradovic. Bunun dışında 18 yaşındaki Kenan, geçen sene kendi takımında birinci tercih bile değilken, Partizan deplasmanı gibi inanılmaz zor bir ortamda , sinirlerin gerildiği , seyircinin ağzından köpüklerin çıktığı bir salonda son çeyrekte maça damgasını vurabiliyorsa bunun da tek sebebi Obradovic.
Takımı yerlerden alan,  4-0 lık derecesiyle bu takımı F4 ve hatta şampiyonluk adayı gibi görülmesine neden olan da Obradovic.

Bütün Fenerbahçelilerin gurur duyduğu bir takım var artık parkenin üzerinde.


No comments:

Post a Comment