Friday 17 January 2014

Unicaja Malaga Analizi

Top16 da 3.hafta maçları başlıyor. Bu hafta deplasmanda İspanyol Unicaja Malaga ile oynayacağız. Maç öncesinde rakibi analiz etmeye ve bizdeki bazı değişimlerin altını çizmeye çalıştım.
Malaga iki maç sonunda 1-1 galibiyet mağlubiyet ile grupta 5.sırada. Geçen hafta çok çekişmeli geçen maçın ardından İstanbulda A.Efes'i yenerek ilk galibiyetlerini aldılar. İlk maçta ise kendi sahalarında diğer bir İspanyol Laboral'e yenilmekten kurtulamamışlardı. Normalde çok sayı yiyen bir ekip olmamasına rağmen Laboral'den 93 sayı yediler. Eğer rakibiniz %62.5 ile tam 15 tane üçlük atarsa buna yapacak çok birşeyiniz kalmaz aslında. Çok sıradışı bir maç oynadılar Laboral'e karşı. İlk yarıda 33 sayı yediler ancak ikinci yarı tam 60 sayı yediler. Bu maçı çok fazla önemsememek lazım diye düşünüyorum. Oyuncu analizlerine girmeden önce kısa bir iki not söylemek iyi olabilir.
1) Eğer net bir savunma ribaundu alırlarsa çok hızlı fastbreak'e çıkıp çok kısa sürede basketi buluyorlar. Ancak sete yerleşmişlerse mutlaka top çok fazla dönüyor. En uygun şutu bulana kadar topu çeviriyorlar.  Eğer uygun bir poziyon bulamazlarsa top kısaların elinde kalıp onların yaratıcılığına kalıyorlar.
2) Etkili pota altı oyuncuları yok. Genelde uzunlar asist aldıklarında sayı buluyorlar. 3 adet 5 numaralarının toplam sayı üretimi 17.5 . (Bu bizim için iyi haber).
3) Özellikle kendi sahalarında 75 sayının üstüne çıktıklarında maçları kazanıyorlar. Kendi sahalarında 75 in üzerine çıkıp yenildikleri tek maç Laboral maçı.
4) Çok dengeli bir rotasyonları var. Genelde en az 10 oyuncuyu rotasyona sokuyorlar. Ne skor ne ribaund ne de asist olarak çok öne çıkan oyuncuları yok. Takım olarak tamamını paylaşıyorlar. Her maçta süre olan oyuncularının dağılımı değişiyor. Bir maç 25 dakika süre alan bir oyuncu bir sonraki maç 10 dakika alabiliyor. Yani rakibe göre oyuncu seçiyorlar.
Oyuncu analizlerine gelirsek:
Point guard pozisyonunda 2 oyuncuyu kullanıyorlar. Bunlardan Earl Calloway yaklaşık 21 dakika süre alıyor. 8.4 sayı, 3.5 asist, 2.3 ribaund ve 1.3 top kaybı ile oynuyor. Takımın en güvenilir oyuncularından biri. Çok sıkı bir savunmacı değil ancak hücumda çok alternatifli bir oyuncu. Bir kere oyun zekası yüksek, ne zaman ne yapması gerektiğini iyi biliyor. Çok keskin olmamakla birlikte iyi bir şutör. Jayson Granger biraz daha dengesiz bir oyuncu. Bir maç çok iyi bir maç vasat oynayabiliyor. Yaklaşık 19 dakika sahada kalıyor ama karar anlarında genelde Calloway daha çok sorumluluk alıyor. Yalnız şunu da söylemek lazım eğer gününde ise çok tehkileli bir oyuncu.
2-3 numaralarda 4 oyuncu ön plana çıkıyor. Bu pozisyonda en önemli oyuncuları Zoran Dragic. Sloven oyuncu önemli bir hücum silahı. Takımın en çok süre alan ve en çok sayı üreten ikinci oyuncusu. %41.7 ile üçlük, %50 ile iki sayılık atıyor. Birebirde oldukça etkili. Oyun sıkıştığı zaman sorumluluk alan oyunculardan biri. İyi savunulması ve boş bırakılmaması gerekiyor. Eğer savunmacısı ondan bir adım gerideyse bunu ya şut ile ya da yanında geçip potaya giderek cezalandırıyor. Ryan Toolson Karşıyaka'dan tanıdığımız bir oyuncu. O da bazen alel alev yanıyor ve imkansız şutları bile sokuyor. Bazen de oyun disiplininden çıkıp eline geleni potaya salladığı için takıma zarar verebiliyor. Orta seviye takımlarda rol alabilecek bir oyuncu. Aslında Malaga'nın sabırlı set oyunları saçma sapan çabuk şutları ile bozabiliyor. Yine de dikkat edilmesi gereken bir oyuncu. Carlos Suarez bu pozisyondaki herşeyi biraz biraz yapan en komple oyunculardan biri. Güçlü fiziği ve çabuk ayakları ile savunmada çok etkili. Büyük ihtimalle Bojan'ı savunma işini ona vereceklerdir. Sergi Vidal bu üçlünün biraz daha gerisinde kalıyor. Daha az süre alıyor.
4 numara pozisyonunda önemli bir oyuncuları var. Nik Caner-Medley takımın en önemli oyuncusu. 13.8 sayı 5.5 ribaunt ile bu iki kategoride takım lideri. Her işi yapan oyunculardan. Onu savunmakta sıkıntı yaşayabiliriz. Özellikle formsuz bir Kleiza'nın başına dert olacaktır. Kuzminskas ve Sabonis ortalama oyuncular. Kuzminskas Sabonis'e göre biraz daha etkili ve faydalı ama çok da problem yaratacak oyuncular değiller.
5 numara ise en zayıf noktaları. Ellerinde yakından tanıdığımız Stimac, eski Barcelona'lı Fran Vazquez ve Rafael Hettsheimer var. Vazquez çok iyi bir ribauntçu, uzun kolları ile ayrıcı önemli bir blok tehdidi. Stimac sırtı dönük oyunları zayıf bir rakip bulduğu zaman iyi oynayabiliyor, ama biraz fiziksel mücadeleye girdimi bitirme yüzdesi çok düşüyor. Hettsheimer de çok yetenekli olmasa da kalın fiziği sayesinde pota altında savunmada rakipleri zorluyor. Sonuç olarak hiçbiri tehdit değil.
Genel olarak bizim seviyemizde bir takım olduklarını söylemek doğru olmaz. Hem kadro olarak hem basketbol olarak onlardan üstünüz. Ancak birazdan paylaşacağım istatistikler bizim de sezon başına göre daha kötü durumda olduğumuzun ve kendi evinde iyi oynayan Malaga karşısında net bir favori olmadığımızın göstergesi olacaktır.
Kendi sahamızda aldığımız Barcelona mağlubiyeti sonrası bu maçın önemi oldukça arttı. Deplasman galibiyeti alma ihtimalimizin yüksek olduğu 3 takımdan biri Malaga. Üstelik bu maçtan da galibiyet alamazsak takımın toparlanması çok kolay olmayacaktır ki haftaya da kendi sahamızda Panathinaikos'u ağırlayacağız. Tüm bunların doğrultusunda yenebileceğimiz ve mutlaka yenmemiz gereken bir rakiple oynuyoruz.
Dakika dağılımını Emir ve Bojan'ın üzerinden biraz alır, maç boyunca diri kalmalarını sağlarsak, Bjelica ve Bo'nun son zamanlardaki yüksek performansı devam eder ve , Melih-Ömer-Kenan-Metecan dörtlüsünden aldığımız verimi arttırabilirsek ve son olarak Vidmar-Zoric ikilisinden 15 sayının üzerinde skor bulabilirsek maçı kazanabiliriz.
Screen Shot 2014-01-14 at 7.12.23 PM

Screen Shot 2014-01-14 at 7.14.07 PM


Screen Shot 2014-01-14 at 7.14.38 PM

Friday 10 January 2014

Fenerbahce-Barcelona 73-76.. Gücümüz yetmedi

Maalesef ikinci haftada ikinci mağlubiyeti aldık, üstelik kendi sahamızda. Top16 turunda eğer bir sonraki step için hedef koyuyorsak kendi sahamızda yenilme lüksümüz pek yok. Bu mağlubiyet ilerleyen haftalarda bize büyük pişmanlıklar yaratabilir. İlk iki haftada aldığımız iki mağlubiyette rakipler avrupa devleri. Ancak artık bizim hedeflerde o devlerin hedefleri ile aynıysa eğer yok Olympiakos son iki senenin şampiyonu, yok Barcelona şöyle takım böyle takım deme şansımız artık pek kalmıyor. Bu seviyede rakibin kim olduğunun önemi yok. Kim gelirse karşınıza özellikle kendi sahanızda vurup geçmemiz lazım. Çok iyi bir örnek Empario Milano takımından geldi. Olympiakosu özellikle ikinci yarında parçalayıp 30 sayı farkla evlerine gönderdiler. Bizim de rakip kim olursa olsun, burası bizim evimiz, burada kral biziz mesajı vermeliyiz.
Dün akşam aslında çok da iyi olmayan bir Barcelona vardı karşımızda. Navarro'nun olmayışı, uzunların erken faul problemine girmeleri, şut performanslarının özellikle yayın arkasından kötü olması bize maçı kazanmak için yeteri kadar imkan vermişti. Ancak bu seviyede artık maç kazanabilmek için oyuna katkı veren oyuncu sayısını çok arttırmanız lazım. Kleiza+Zoric den toplam 4 sayı bulduğumuz bir maçı kazanmamız çok zor. Buna bir de Bojan+Emir ikilisinin 9-0 üçlük attığını düşünürsek maçı kazanmak artık mucizelere kalıyor. Yine de o veya bu şekilde, Melih'in ekstra katkısı, Bo ve Bjelica'nın direnci ile maçı son topa getirebildik. Ve ne ilginçtir ki maç boyunca bir tane boş şut atamamışken son topu bomboş bir pozisyonda takımın en skorer ve en iyi şutörü olan Bojan'ın ellerine bıraktık. Olmadı maalesef olmadı.
Aslında maçın bizim açımızdan kilit noktalarından biri iyi şut sokmaktı. Rakip uzunların bizim uzunlara üstünlük sağlayacağı ve içerden sayı üretemeyeceğimiz zaten çok netti. Maç boyunca da böyle oldu. Pota altına hiç giremedik, hiç bir kolay atış bulamadık. Dışardan da şutları sokamayınca Barcelona savunması çok daha içeri gömülmeye başladı. Bu Tomic ve Dorsey'in faul problemine girmesine sebep olsa da bizim içerden sayı üretme şansımızı doğurmadı. Gerçeten bu seneki en sert pota altı savunmasına karşı oynadık.
Bugüne kadar sıkıştığımız tüm anlarda yıldızlarımızdan birinin çıkıp maçı çevirmesine şahit oluyorduk. Dün ise ara ara Bjelica ve Melih'in bir ivme getirebilecek hareketlenmelerinin devamını bir türlü getiremedik. Son çeyrekte oyunu koparabilecek şansları yakaladık aslında. Ancak arka arkaya 6 hücumdan boş döndük, şutlar bir türlü girmedi. Olmayınca olmuyor maalesef. O dönemde arka arka iki şutu sokabilsek maçın sonucu çok farklı olabilirdi.
Maalesef önemli bir tehlike bizi bekliyor. Dünkü maçta kötü gününde olduğunu söyleyebileceğimiz Bojan'a yüklenen çok kişi olabilir. Ancak Bojan tüm tam 36 dakika sahada kaldı. Ve bugüne kadar ki en sert savunmaya karşı bu kadar süre oynadı. Takımın ve EL'in en skorer oyuncusu olması nedeniyle rakip savunmaların onun üzerindeki baskısı her geçen maç artıyor. Hiçbir topu rahat kullanmadı, ne sırtı dönük ne yüzü dönük oynatmadılar onu. Sürekli ikili sıkıştırmalarla fazlasıyla yıprattılar ki biz de buna çanak tuttuk. Bir dönem bütün topları onun eline bırakıp bir şekilde sayı üretmesini bekledik çünkü bugüne kadar bunu çokça yaptı. Kenarda nefeslenmesine izin vermedik. Bir oyuncunun şut performansı yorgunluğu ile birebir ilişkilidir. Bu kadar yorulursan eğer hatta arada top getirme işi sana kalmışsa şut da kaçırırsın turnike de. Bu sene ilk defa Emir'in maç sonu istatistiklerinde asist top kaybı sayısı aynı oldu ve bu maalesef 3. Normalde 15 üzeri asist ortalaması ile oynarken bu maçı toplam 8 asist ile tamamladık ki bu asistlerin içinde takımın orjinal point guard larının bir tane bile asisti yok.
Tehlike şu, rotasyon maçlar zorlaştıktça daralıyor. Emir-Bojan-Bo-Bjelica'nın aldığı süreler gittiçe artıyor. Bo kenardayken Kenan'ı kullanmak ismedi Obradovic ve Emir ile, Bojan ile top getirmeye başladık. Bu şekilde bu oyuncuların verimlerinin yüksek olmasını bekleyemeyiz. Mutlaka sorumlulukları ve dakikaları düşmek zorunda. Bugüne kadar ben de Obradovic gibi transfere gerek olmadığını düşünüyordum, ancak Barış'ın tamamen devre dışı kaldığı, Kenan'ın tecrübe eksikliğinin giderek sırıttığı bu maçlarda acilen bir point guard ihtiyacımız olduğu ortaya çıkıyor. Dünkü kadroda Ömer, Metecan ve İzzet dakika almadılar. Kenan sadece 5 dakika sahada kaldı, eğer Melih dünkü gibi oynamasaydı o da en fazla 5 dakika civarında süre alacaktı. Geriye sadece 8 (hatta 7) oyuncu kalıyor ve bu oyuncular içinde kısa rotasyonun da Emir-Bojan ikilisinin süreklilik sağlaması çok zor. Biran önce ya transfer yapmalı ya da rotasyondaki oyuncuların sayısını arttırmalıyız. Tabi şu an transfer yapsak bile ancak 8.maçtan sonra oynayabilecek olduğunu unutmamız lazım.

Son olarak biraz Kleiza'dan bahsetmek istiyorum. Ne yapıyor ne yapmak istiyor problem ne bilemiyorum. Ancak Avrupa Şampiyonasında en iyi beşe giren, kariyeri boyunca hep üst düzey basket oynamış, ve bize gelirken bu senenin en büyük transferi olarak sükse yapmış bir oyuncu Kleiza. Portföyünde yüzü dönük, sırtı dönük, yakın mesafe uzak mesafe, her türlü hücum opsiyonunu taşıyan bir oyuncu. Ama şu an öyle bir halde ki, potaya bakmaya çekiniyor. Sorunun kesinlikle psikolojik olduğunu düşüyorum. Yalnız onu bu sorunuyla ve bu performansı ile bırakma şansımız pek yok. Onu mutlaka kazanmalıyız. Nasıl yapılır ne edilir bilmiyorum ama ondan katkı alamazsak bu seviyeden sonra işimiz çok zor olacaktır.

Wednesday 8 January 2014

Barcelona Analizi

Aslında tam olarak bir analiz yapmayacağım Barcelona hakkında, çünkü rakibi yaptığımız iki maçtan gayet iyi tanıyoruz. Yine de maç öncesi görüşlerimi paylaşmak açısından bu yazıyı hazırlamaya karar verdim.
Barcelona dan bahsederken en öne çıkan özelliği olarak herkesin aklına Huertas ve Navarro gibi kısalar gelebilir öncelikle. Sonuçta Navarro bu takımın efsane oyuncusu. Barcelona denildiği zaman akla gelen ilk  oyuncu. Ancak bana göre bu takımın en büyük gücü uzun rotasyonu. Birbirini tamamlayan ve bir çok özelliği olan çok sayıda uzunu var bu takımın. Zaten sezon başında da iyi olan rotasyona şimdi Erazem Lorbek de dahil oldu. Sakatlığı nedeniyle kaçırdığı maçların ardında 3-4 maçtır süre almaya başladı. Bir kez daha hatırlarsak eğer bu rotasyonu:
Ante Tomiç: Bana göre şu an Avrupa'nın en zeki uzunu. Bir guard kadar oyun görüşü ve pas yeteneği var. Uzun boyu ve kolları sayesinde en uygun pozisyondaki oyuncu bulma ve ona topu ulaştırma konusunda çok başarılı. Tabi tek özelliği bu değil, hızlı ayakları sayesinde birebir savunmada rakiplerine oldukça zor anlar yaşatıyor. Hareketli oyunu ile pota altında uygun bir yerde topla buluşma ihtimali de yüksek. Yüzü dönük oyunda da hiç fena değil, orta mesafe şutu da eğer boş pozisyon yakalarsa kullanıyor ve cezayı kesiyor. Tek zayıf yanı fiziksel olarak çok da güçlü olmaması. Sırtını dayayıp rakibi ittire ittire potaya yaklaşabilen bir uzun değil. Nasıl savunmalıyız diye düşündüğümüzde, bir kere sert olmayılız, potaya yakın top aldırmamalıyız. Eğer topu yakın alırsa ya yanınızdan dönüp atabilir ya da uzun kolları ve boyu sayesinde hook atışı ile sayıyı bulabilir. Bu nedenele mümkün olduğu kadar potadan uzak tutmalı ve ikili sıkıştırmaya gitmemeliyiz. İkili sıkıştırma yaptığımız anda boştaki oyuncuyu sahanın neresinde olursa olsun bulacaktır.
Erazen Lorbek: O da eski dönemlerindeki Nenad Kristic (Şu anda aşırı formsuz olduğu için eski halinden bahsediyorum) ile birlikte sırtı dönüp pivot oyunlarını en iyi oynayan uzunlardan biri. Yumuşak bileği sayesinde ne kadar fiziksel itişme içine girerse girsin yumuşak bir atışla sayıyı mutlaka buluyor. Sağdan soldan her taraftan dönebiliyor. Pas yeteneği o kadar yüksek değil ama yine de bu hiç pas veremiyor anlamına gelmiyor ancak Tomic'e yapmadığımız ikili sıkıştırmaları ona yapabiliriz, çünkü birebir de mutlaka bizim uzunlarımızı yenecektir.
Joey Dorsey: Bence Maccabi deki Schortsianidis dahil avrupanın en güçlü uzunu. Sadece güçlü değil aynı zaman çok da atlet. Geniş omuzları sayesinde pota altında çok yer kaplıyor ve bu ona ribaundlar konusunda çok yardımcı oluyor. Tam savunma ribaundu aldım bu sefer dediğin anda bile üzerinize çıkıp o topu elinizden alabilir. Ona karşı hücumda rahat oynamanız mümkün değil, ona sırtınızı dönüp rakip potaya yaklaşmanız da çok kolay değil. Ancak Tomic ne kadar zeki ve yetenekli ise o da o kadar ters bi oyuncu. Bazen pota altında bomboş bile kaçırabiliyor, en garanti basketi içine vurmak :) Hücum ribaunda almaması için mümkün olduğu kadar box out edilmeli.
Maciej Lampe: Lorbek'in dönüşüyle onun aldığı süreler biraz azaldı. Ancak o da çok komple bir uzun, bizim takımda görmeyi çok isterdim. Oyunun her tarafını çok iyi oynuyor ve Tomic hücumda ne kadar zekiyse o da savunmada o kadar zeki. Oyunun görünmeyen taraflarında çok faydalı, her deliği kapatıyor , herkese yardıma gidiyor. Savunmada ribaundların alınabilmesi için güçlü fiziği ile herkesi boxout ediyor. Hücumda da çok faydalı, şut atıyor, sırtı dönük yüzü dönük oynuyor, dönen topları kovalıyor, boş adamı bulabiliyor. Hiçbir şeyde mükemmel olmasa bile (bence savunmada mükemmel) herşeyi yapabilen komple bir uzun.
Bostjan Nachbar: İspanyada oynadığımız ve yenildiğimiz maça kadar tam olarak devreye girememişti. Onun için ilk analizimde mutlaka rahat bir maçta iyi bir performans vermeli ondan sonra açılacaktır diye yazmıştım. O da bizim maça denk gelmiş ve bu sezonki en iyi maçını çıkarmıştı. Bizim maça kadar 16/3 attığı üçlükleri bizim maç ve sonrası 14/6 ya çekti. Takımın en yumuşak olmakla beraber en hücumcu uzunu. Yayın gerisinden tutturduğu zaman çok tehlikeli olabiliyor. Bazen 3 numara kadar hareketli oynayabiliyor. Coşmadığı zamanlar bana göre takımın diğer uzunlarına göre en kabul edeceğimiz oyuncu.
Onlara yenildiğimiz maçta bir iki nokta ön plana çıkmıştı.
1) İlk çeyrek 35 sayı yiyip sadece 15 sayı atmış ve 20 sayı geri düşmüştük.
2) Ribaundlarda 41-25 ezilmiştik
3) Uzun oyuncuların katkıları arasındaki fark maçın belirleyicisi olmuştu:
Barcelona Uzunları: 46 sayı, 25 ribaund, 9 asist
Fenerbahçe Uzunları: 24 sayı(20 sayı Bjelica) 16 ribaund(11 ribaund Bjelica) 3 asist(Zoric maçı 0 sayı, 1 ribaund ve 6 top kaybı ile -14 verimlilik puanı ile tamamlamıştı)
Maçın özeti aslında bu üçüncü madde. Şimdi bu uzun rotasyonuna Lorbek de eklendi.  Yani bu hafta oynanacak maçın bir tane şifresi var. Bırakalım Navarro , Huertas, Papanikalaou veya bizim tarafta Bojan ile Emir ne yapacak diye konuşmayı. Bu maçın belirleyecisi uzunların performansı olacak. Açıkcası bizim uzunlardan onlardan daha iyi istatistiklerle maçı bitirmesini beklemek hayalcilik olur. Ancak bizim uzunların onların uzunlarının performansını aşağı çekmesini bekleyebiliriz. İkinci maçtaki gibi bir istatistike ulaşmaları durumunda maçı kazanamayız. Özellikle Vidmar ve Zoric'in savunmada çok sert durmaları ve asla Bjelica-Kleiza ikilisinin aynı anda sahada olmamaları gerekiyor. Bu ikilinin savunma sertliğin sağlamaları ve rakip uzunları savunmaları neredeyse imkansız. Vidmar-Zoric ikilisinin de mutlaka faul haklarını düzgün kullanmalı ve basit faullerden uzak durmaları gerekiyor. Eğer bir şekilde onların uzunları savunursak o zaman bir şekilde taraftarımızın da desteği ile Bojan ve Emir'in ve onlara destek verecek Bo McCalebb'in iyi oyunları ile maçı kazanabiliriz.

Bu maçın kazanılması gruptaki geleceğimiz açısından büyük önem taşıyor. Öncelikle zaten sahamızdaki tüm maçları kazanmalıyız. Üstelik geçen hafta gruba mağlubiyet ile başlamış olmanın dezavantajını taşıyoruz. Bu maçta alınabilecek bir mağlubiyet takımın bugüne kadar sağladığı güveni kırmaya neden olabilir. Diğer taraftan eğer bu maçı kazanırsak haftaya gideceğimiz Malaga deplasmanından alacağımız bir galibiyet ile Panathinaikos maçına çok daha iyi bir durumda çıkabiliriz.

Monday 6 January 2014

Top16 İlk Haftanın Ardından

Zorlu E grubunda ilk hafta maçları tamamlandı. Favorilerin kazandığı bir hafta oldu diyebiliriz ilk hafta için. Burada favorilerin kazanmasından çok nasıl kazandığı daha önemli belki de. Panathinaikos normal sezonda D grubunda son sıradan Top16 ya yükselmesine rağmen ilk hafta Empario Milan'ı rahat geçerek iç saha galibiyeti ile yeni bölüme  başladı. 19 top kaybı yaptıkları bir maçta ribaundlardaki ezici üstünlükleri sayesinde (39-22) çok da zorlanmadan galibiyete ulaştı. Lasme 13 ribaundu , Diamantidis de 11 asisti ile ilk haftanın bu kategorilerde liderleri oldular. D grubundan gelen diğer bir takım olan Laboral de deplasmanda Unicaja Malaga'yı ikinci yarıdaki etkili oyunları ile yenmeyi başardılar. Laboral 22 asistini 12 top kaybıyla yapabilirken , Malaga 9 asist yapıp 8 top kaybıyla maçı bitirdi. Tabi maçın asıl kilit noktası bu değildi. Laboral inanılmaz bir şekilde %62.5 ile tam 15 üçlük isabet buldu. Bunda da başrol de Andres Nocioni vardı(4-4 üçlük isabeti buldu). Barcelona ise rahat bir maç sonunda A.Efes'i 19 sayı farkla devirip ilk haftanın lideri oldu. Grup öncesi beklentilerim doğrultusunda ilk dört için öncelikli aday 5 takımdan 4 ü haftayı galibiyetle tamamladı.(Zaten 5'inin birden kazanma şansı yoktu:) )
İlk tur gruplarında A ve D grupları en zor gruplar olarak dikkati çekmişti. Bu gruptan gelen takımlar içinde bizim haricimizde yenilgi alan diğer takımlar ise Partizan ve Lokomotiv oldular. Partizan'ın zaten EL'in en büyük favorisi RM karşısında bir galibiyet çıkarması çok olası görülmüyordu. Lokomotiv ise CSKA'yı oldukça zorlamasına ve maçı uzatmaya taşımasına rağmen maçtan galibiyet çıkaramadı.
Daha 13 hafta var maçların tamamlanmasına. Ve bizi birbirinden zorlu ve heyacanlı maçlar bekliyor. Yine de bu tahmini yaparak işe biraz heyecan katmak istiyorum. Top16 sonrasında grupların ilk dörtleri şu şekilde oluşacak.
E Grubu
1) Barcelona
2) Panathinaikos
3) Olympiakos
4) Fenerbahce
Pana ile Oly yer değiştirebilir
F Grubu
1) Real Madrid
2) CSKA
3) Maccabi
4) Lokomotiv Kuban

Sunday 5 January 2014

Olympiakos-Fenerbahce 95-82.. Eski öğrencilerinden Obradovic'e acı ders

Top16 maçlarına deplasmanda aldığımız Olympiakos yenilgisiyle başladık. Maç boyunca genelde Olympiakos kontrolünde geçen maç içinde bir iki kez rakibi tedirgin edecek şekilde yaklaşmamıza rağmen indirici darbeyi vuramayıp deplasmandan galibiyet çıkaramadık. Maçın analizine geçmeden önce şunu belirtmekte fayda görüyorum. Obradovic'in de maçtan sonra dediği gibi rakibimiz maçı bizden daha çok istedi. Bunda özellikle Yunan liginde almış oldukları yenilgilerin ve Obradovic'e karşı oynamanın ekstra bir motivasyon sağladığını belirtmek lazım.
Olympiakos analizinde belirttiğim bir kaç konu maç içinde aleyhimize gerçekleşti maalesef. Rakibin en önemli silahı Spanoulis maçı 28 sayı, 9 asist, 5 ribaund ve bunların bileşiminde 39 verimlilik puanı ile bitirdi ki bu puan onun kariyer rekoru. Maç boyunca onu durdurmakta oldukça sıkıntı çektik. Ne Bo, ne Ömer, bazen Emir onun karşısında duramadı. Maç öncesi endişelerimden biri olan Kenan'ın savunmasına bir şans verdi Obradovic ama ancak 3-4 dakika dayanabildi. Aslında Spanoulis'i çok yakından tanıyan Obradovic'in onun etkinliğini biraz olsun azaltabileceğini ummuştum ancak maalesef bu gerçekleşmedi. Hem içerden hem dışardan resmen bizi denize döktü Spanoulis. Üstün oldukları 1 numara pozisyonunda Acie Law'un yokluğuna rağmen ezici bir üstünlük sağladılar. Spanoulis haricinde Sloukas-Mantzaris ikilisinde de 11 sayı 6 asist 5 ribaundluk bir katkı alarak toplamda guard üçlüsünden 39 sayı, 15 asist 10 ribaund çıkardılar. Bizimse Bo-Kenan ikilisinin toplamında 4 sayı 1 asist aldığımız düşünülürse gerçekten ne büyük bir fark yarattıkları çok net ortaya çıkıyor. Diğer bir konu 3 numara pozisyonu idi. Burada Lojeski-Perperoglou ikilisinin ağır basacağını tahmin etmiştim ki maalesef bu da gerçekleşti. Bu ikiliden de 35 sayı 8 ribaundluk bir katkı aldı Olympiakos ve bu konuda da bizi denize döktüler. Bojan'ın bırakın ekstra oyunu normal standardının bile altında kalması, bir tane bile üçlük sokamaması bizim işimizi iyice zorlaştırdı. Kleiza-Bjelica ikilisinin de maça ağırlığını koyamaması nedeniyle 5 numara pozisyonundan beklediğimiz ve aldığımız iyi sonuca rağmen yenilgi kaçınılmaz oldu. Maçın genel istitastiklerine baktığımızda da Bartzokas'ın dediği gibi 20 asist yaptıkları bir maçta sadece 4 top kaybı yaparak  normalde %150 civarında olan asist/turnover ratio ları bu maçta %500 gibi inanılmaz bir rakama ulaştı. Maçta bizim lehimize iyi olan tek şey 5 numaralardan aldığımız katkı haricinde Emir'in iyi performansı idi. Gerçi benim aklımda şöyle bir şey var, tam istatistiğini çıkarmadım ama, Emir'in çok iyi olduğu normal üstü olduğu maçları biz genelde kaybediyoruz. Eğer Emir o gün takımın en iyisi ise, demek ki takımda işler yolunda gitmiyor ve herşeyi o yapmak zorunda kalıyor. Bu maçta onlardan biriydi. Ne Bojan, ne Kleiza ne Bjelice hatta Bo McCalebb hiç devreye giremediler ve maça ağırlık koyamadılar. Tabi bu kadar yıldızlarının iyi performansına bağlı bir takım olmamız nedeniyle onların tıkandığı gün takımın iyi sonuç almasını beklemek için henüz oldukça erken. Belki bir sene sonra daha bir takım olmaya başladığımız zaman bu tarz kötü performanslara rağmen maç kazanabilir hale gelebiliriz.
Tabi şunun altını çizmek lazım, maçın bitmesine 2 dakika kala Emir'in üçlüğü ile skora 78-75 e getirmiştik. Bu andan itibaren 4 tane üçlük arka arkaya yiyince (2 tane Perperoglou, 1 tane Spanoulis ve 1 tane de Lojeski) maçı geri getirme şansımız kalmadı. Yıldızlarımızın böylesine düşük performans ile oynadığı bir günde son iki dakikaya 3 sayı geride girmek maçı kazanmak anlamında büyük bir şansdı. Ancak bütün topların el yaktığı o anlarda Olympiakos oyuncularının hiç elleri titremeden 4 üçlüğü arka arkaya sokması da bizim açımızdan büyük şansızlıktı.
Bir diğer konu da yaptığımız 8 adet top kaybı. Aslında ortalama 11 civarında top kaybı yapan bir takım olarak 8 top kaybı gayet makul gibi duruyor. Ancak öyle anlarda maçın öyle kırılma anlarında öyle saçma sapan top kayıpları yaptık ki etkisi çok ağır oldu.
Bu zor grupta kendi sahamızda bile galibiyet alırken oldukça zorlanacağız. Olympiakos gibi bir deplasmandan galibiyet çıkarmak zaten çok olası deği. Ancak bu maçı geride bırakıp Perşembe günü oynayacağımız Barcelona maçına çok yüksek konsantrasyonla çıkmamız ve mutlaka galibiyet almamız lazım. Barcelona analizinde değineceğim ancak önden şunu söyleyebilirim , Barcelona şu an ki haliyle bizim grubun öncelikli favorisi durumda. Normal sezonda karşılaştığımız Barcelona'dan çok daha zorlu bir Barcelona ile karşılaşıyor olacağız. Ona göre hazırlanmalı taraftar olarak da maçı bu zihniyetle izlemeliyiz.
Screen Shot 2014-01-05 at 3.39.05 PM

Wednesday 1 January 2014

Top16 Grubumuz

Merakla beklediğimiz Top16 grupları belli oldu. Grup birincisi olarak E grubunda yer aldık. Grubumuz 3 İspanyol, 2 Yunan, 2 Türk ve 1 İtalyan takımından oluşuyor:
Group E                                                     Group F
Fenerbahce Ulker                                  Real Madris
Olmpiacos Piraeus                                Maccabi Electra
EA7 Emporio Armani                           CSKA Moscow
Laboral Kutxa Vitoria                          Galatasaray Liv Hospital
FC Barcelona                                           Zalgiris Kaunas
Unicaja Malaga                                     Lokomotiv Kuban
Anadolu Efes                                           Partizan NIS
Panathinaikos Athens                         FC Bayern Munich
İlk bakışta, takımların isimleri ile değerlendirdiğimizde bizim grup daha zorlu gözüküyor. Sanırım tercih hakkımız olsa şu an için grubu ikinci bitirip CSKA yerine F grubunda olmayı tercih ederdik. Çünkü F grubunda en az üç takım (Partizan, Bayern ve Zalgiris) hiç bir şekilde ilk dörde oynayabilecek durumda değil. Bizim grubun en zayıfı ve şansı olmayan tek takım olarak Anadolu Efes görünüyor. Onun dışında Olympiacos herkesin bildiği gibi ilk tur gruplarını mağlubiyet almadan kapatan iki takımdan biri. Son iki senenin şampiyonu ve oturmuş düzenleri ve sistemleri ile bu senenin yine en büyük favorilerinden. Barcelona'yı zaten ilk turdan tanıyoruz, sırf bu senenin değil her zaman bu ligin en büyük favorilerinden. Panathinaikos ne kadar ilk tur grup maçlarında fazlaca mağlubiyet almış olsa da (5/5)  yine grubun en zorlu takımlarından biri olacaktır. Laboral ise yine D grubundan gelen ve zorlu grubu 4 mağlubiyetle kapatan bir diğer güçlü takım. Bu takımların analizlerini maçlar geldiğinde daha detaylı yapacağım. İlk olarak grubun ilk tur sonunda oluşan istatistiklerine şöyle bir kabaca bakınca aslında çarpıcı bir iki durum ortaya çıkıyor.
Screen Shot 2013-12-25 at 11.32.08 AM
Gruptaki takımların bir çoğunun daha çok atan daha az savunan takımlar olduğunu görüyoruz. En çok sayı atanlar listesinde ilk 8 de 5 takım bizim grupta. Yenilen sayılarda ise ilk sekizde sadece 2 takım var.  Bu da grubumuzdaki takımlar daha çok atarak kazanmaya daha yakın takımlar olduğunu söyletebilir. Bu bizim için avantaj mı dezavantaj mı sorusu biraz karmaşık aslında. Biz bugüne kadar 80 sayının altında kaldığımız maçları kazanamadık(bir tek barcelona maçı hariç). Bu da savunması ile öne çıkmayan grubumuzda bizim için avantaj sayılabilir. Aynı şekilde bizi yenen tüm takımlar savunmaları ile değil bize karşı yüksek yüzdeyle şut soktukları için galibiyet aldılar. Düşündüğümüzde Tofaş, Banvit,Barcelona, Partizan ve Karşıyaka bize karşı inanılmaz şut soktular. Şimdi bu durumda iyi hücum eden takımlara karşı ne yapacağımız sorusu büyük bir soru işareti olacak. Bir de bu hücumların ilk göstergesi asist sayılarına bakarsak Barcelona ve Olympiakos maç başına 18 in üzerinde asist ortalamalarıyla öne çıkıyor. Bunların arkasına Panathinaikos geliyor. Diğer bir önemli istatistik de hücum ribaundları. Özellikle bizim bazı maçlarda savunma ribaundları almakta büyük sıkıntı çektiğimiz düşünülünce bu istatistikin önemi daha da artıyor. Neyse ki grupta Malaga ve EA7 takımları haricinde bu konuda grubun durumu çok da iyi değil. Ancak Malaga 13.4 ortalama ile tüm takımlar içinde 2.sırada. Bizim için büyük tehlike oluştaracaktır. Genel şut yüzdelerinde de bizimle beraber üç takım daha ilk 8 içinde yer alıyor ki bu da zaten takımların hücum güçlerinin ne kadar yüksek olduğunun bir diğer göstergesi. Maçlar başladıkça rakip takımların detaylı analizlerini de sizlerle paylaşacağım.

Sonuçta oldukça keyifli 14 maç bizleri bekliyor. Kendi evimizde oynayacağımız tüm maçları kazanmamız çok önemli ve tabi ki yeterli değil. Deplasman maçlarından en azından 4 maç kazanmamız bizim grubu ilk iki içinde bitirmemiz sağlayacaktır. Hem saha avantajını almak hem de karşı gruptan gelebilecek olan Real Madrid den kaçmak anlamında çok önemli.

Olympiakos Analizi

Sabırsızlıkla beklediğimiz Top16 maçları bu hafta deplasmanda karşılaşacağımız Olympiakos maçı ile başlıyor. Karşımızda son iki senenin EL şampiyonu ve bu sene normal sezonu yenilgisiz bitiren iki takımından biri var. Geçen seneye göre kadrosundan oldukça önemli isimleri kaybetmiş olmasına rağmen regular sezonu C grubunda yenilgisiz bitirerek bizim de bulunduğumuz E grubunda kendilerine yer buldular.
Kadro yapısıyla başlarsak , öncelikle giden oyunculardan biraz bahsetmek lazım. Geçen senenin şampiyon kadrosundan çok önemli yıldızları kaybettiler. Pero Antic Atlanta Hawks’a, Papanikalaou Barcelona’ya, Hines CSKA’ya transfer olarak çok daha büyük kontratlara imza attılar. Bunların haricinde, Josh Powell, Shermadini, Gecevicius, Doron Perkins gibi oyuncularda takımdan ayrıldılar. Bunların yerine Brent Petway, Bryant Dunston, Cedric Simmons, Mirza Begic, Dimitrios Agravanis ve Matthew Lojeski transfer edildi. Bir zamanların sadece yıldız ithal eden takımı artık yıldız ihraç edip daha mütevazi oyuncular transfer etmeye başladı. Daha bundan birkaç sene önce, Linas Kleiza’nın oynadığı takımdaki oyuncuları hatırlayınca takımın ne kadar büyük bir evrim geçirdiğini söylemek sanırım yanlış olmaz( Linas Kleiza, Papaloukas, Josh Childress ki inanılmaz bir sükse yapmıştı NBA den gelirken, Bourousis, Halperin, Teodosic, Schortsanitis). Bu muhteşem kadro ile alamadıkları EL şampiyonluğunu çok daha mütevazi bir kadro ile aldılar.
Ivkovic’in inanılmaz coaching’i ve takımdaki her oyuncunun ekstra performansları sayesinde iki mucize şampiyonluk(İkinci şampiyonluğu şu an ki coacları Bartsokas ile) aldılar. Ve o sistem artık coach da değişse oyuncular da değişse aynen devam ediyor. Bu kadar güç kaybetmelerine rağmen yine regular sezonda grubu süpürüp 10-0 lık bir sonuç elde ettiler. Tabi burada bence C grubunun diğer tüm gruplara göre daha kolay takımlardan oluştuğunu da söylemek lazım. Gruba ikinci seri başı olarak gelen Siena’nın top16 ya kalamayacak kadar kötü olduğu bir senede çok rahat bir normal sezon geçirdiler. Açıkcası ben top16 da bu kadar da rahat olabileceklerini düşünmüyorum.
1 Numara pozisyonunda EL in en önemli oyuncularından biri olan, ve son iki şampiyonlukta çok büyük rölü olan Spanoulis’e sahipler. Takımın lideri ve aynı zamanda tüm 1 numaralar içinde Diamantidis ile birlikte en beğendiğim oyuncu. Yaklaşık 27 dakika süre alıyor ve 15.8 sayı 4.8 asist ortalamaları ile oynuyor. Ancak bu istatistikler onun takıma katkısını gerçek anlamda anlatmıyor. Tam bir lider gibi oynayıp takımın neye ihtiyacı varsa onu yapıyor. En zor anlarda sorumluluk alıp inanılmaz sayılar üretiyor. Tüm savunmanın dikkatini üzerine toplayıp 3 kişi arasından en boş oyuncuya asisti gönderiyor. Gerçekten çok büyük bir oyuncu. Obradovic onunla 4 sezon birlikte çalıştı Panathinaikos yıllarında. Onu yakından tanıyor ve mutlaka onu durdurmak için aklında değişik senaryolar olacaktır. Bu pozisyonda görev alan diğer oyuncular Acie Law, Kostas Sloukas ve Evangelos Mantzaris. Genelde çift guard oynadıkları için bunlar dönüşümlü olarak 1 ve 2 numaları pozisyonlara kayabiliyorlar. Zaten uzunlardan konuşurken de bahsedeceğim gibi pota altını domine eden uzunlar ile değil daha hareketli oyuncularla oynamayı seviyorlar. Bu guardların içinde Spanoulis’in ardından en çok süreyi 19 dakika ile Sloukas alıyor. Çok soğukkanlı, eli hiç titremeyen son saniye mucize basketlerinin oyuncusu. Takımı yönlendirme de diğer tüm oyuncular gibi asiste dönük oynamada önemli bir oyuncu. Zaten Olympiakos hücumlarından bahsederken takımın ne kadar topu paylaştığını topu eline alan herkesi önce pası düşündüğünü en baştan söylemek lazım. Oynadıkları 10 maçın 6 sında 20 asistin üzerine çıkmışlar ki bazı maçlarda neredeyse tüm basketlerini asist üzerinden atmışlar(Malaga maçında 24 basketin 21’i asist üzerinden gelmiş) ve bence en önemlisi her maçta oyuna giren oyuncuların neredeyse tamamı en az bir asist yapıyor. Bazen bir bazen iki oyuncu asist yapmadan maçı tamamlıyor. Bu gerçekten onların hücumda ne kadar rahat ve düzenli oynadıklarının bir kanıtı.
 Screen Shot 2014-01-01 at 6.00.36 PM
Bizimle kıyaslarsak eğer onlar maç başına 29 saha içi basketinin 19’unu asist üzerinden bulurken bizde bu rakam 30’a 16. Tabi bizim bireysel yetenekleri fazla olan oyuncu adedimizin çokluğu bunda önemli bir etken ancak çoğu zaman topu bu oyunculara atıp onların sayı üretmesini bekleyen bir düzenimiz olduğunu da kabul etmek lazım. Ancak tabi ortalama 85 sayı atan bir takımın hücum düzenini eleştirmek de çok adil durmuyor J
Devam edersek Acie Law oyun tarzı olarak biraz daha Spanoulis’e benzemekle beraber onun kadar top kullanmıyor. İçeriyi zorlayan, ikili oyunları iyi oynayan hareketli ve güçlü bir guard. Savunması da oldukça sıkı ve baskılı savunmada önemli bir silah. Son olarak Mantzaris de bu takımın önemli bir parçası ve coach Bartzokas’ın en güvendiği oyunculardan biri.
Kısa forvet pozisyonunda ise gerçek anlamda buraya fit eden bir tek Perperoglou var. Ancak Bartzokas Lojeski’yi de bu pozisyon da kullanıyor. Zaten başka alternatifleri de yok. Ancak bu iki oyunca da takımın en önemli hücum silahlarının başında geliyor. Lojeski  hiçbir önemli takımda oynamadı. Son 4 sezonunu Oostende de geçirdikten sonra bu sene Olympiakos’a transfer oldu. Ama aldığı 25 dakika süre , maç başına 12.5 sayı ve 4 ribaund ile takıma büyük katkı sağlıyor. Çok süratli bir oyuncu ve çok yüksek yüzdeyle şut atıyor. 2 sayılık atışlarda %60,5 ile oynarken 3 sayılık atışlarda da %51 ,4 gibi inanılmaz bir yüzdeyle atıyor. Üstelik maç başına 3,7 adet 3 sayılık atış denemesi yaptığını düşünürsek bu rakam gerçekten çok yüksek. Stratos Perperoglou da ondan aşağı kalır değil maalesef. Ortalama 18 dakika süre alıyor ve bu süreye 10.2 sayı, 2.3 ribaund 1.2 asist sığdırmayı başarıyor. Ve korkutucu bir istatistik de onun şut yüzdeleri. O da 2 sayılık atışları %57.6 ile 3 sayılık atışları %53.3 ile kullanıyor. 3 numaralı pozisyonda bundan daha iyi bir sonuç beklemekte hayalcilikten başka bir şey olmaz sanırım.  Perperoglou ile ilgili şu notu da iletmek lazım, Obradovic onunla da 5 sezon birlikte çalışmıştı.
4-5 pozisyonlarında ise tercihleri daha hareketli , daha atletik , daha kısa oyuncular üzerine kurulmuş durumda. Printezis zaten takımın Spanoulis’den sonra en büyük yıldızı. Oldukça önemli bir oyuncu, Yunan milli takımı için de Olympiakos için de hatta EL için de. Bu pozisyonda oynayan çok sayıda iyi oyuncu içinde benim için yine ilk üç sıraya girebilecek kadar iyi bir oyuncu. Genelde Olympiakos uzunları, Printezis, Petway ve Dunston 3,5 numara özellikleri olan , çok hareketli ve atlet oyuncular. Zaten Olympiakos hücumlarında topu pivota verip arkası dönük oynunu izlemek gibi bir hücum seti yok. Bu oyuncular topu alıyorsa ya cut üzerinden alıyorlar , ya da pota altında boş bir şekilde alıp kullanıyorlar. Ancak bu kadar atlet olmalarına rağmen çok da hücum ribaundu yapmadıklarını da söylemek lazım.  Bir tek Dunston ve Printezis kovalıyor hücum ribaundlarını , bu ikili haricinde çok da hücum ribaundu kovalamıyorlar. Ellerinde gerçek pivot olarak aslında iki oyuncu var. Mirza Begic ve Cedric Simmons. Ancak bu iki oyuncu da uzun rotasyonunda en az süre alan oyuncular. Simmons nispeten daha çok süre almasına rağmen Mirza Begic sadece 8.5 dakika sahada kalıyor. Aslında son üç sezonu Real Madrid’e geçirmesine ve hatta son sezonda 29 maçta göreve alan bir oyuncu olmasına rağmen bu kadar az süre alıyor olması da onların hücum sisteminin pivot oyununa uymadığının da delili olabilir.
Screen Shot 2014-01-01 at 6.10.23 PM
Olympiakos çok önemli bir saha avantajı yaratmıyor kendi sahasında. 15.000 civarında seyirci kapasitesi olan salonlarına rağmen rakip üzerinde büyük bir baskı kurmuyorlar. Zaten kendi sahalarındaki maçlarda bir tek GS maçında rahat kazandılar diğer birçok maçta oldukça zorlandılar. Siena’yı son 1 dakika içinde öne geçip yendiler, Stelmet Gora maçında son saniye üçlüğü ile kazandılar, BM maçının son dakikasına sadece 1 sayı önde girdiler.
Savunmada çok saldırgan bir takım değiller, ribaundlarda rakiplerinden üstün bitirmiyorlar maçları. Bizim gibi sıkı savunmalara zorlanan ve savunma ribaundlarında sıkıntı yaşayan bir takıma karşı bu özellikleri bizim lehimize olabilir. Bölge bölge baktığımızda guard pozisyonunda bizden hem alternatif hem yetenek anlamında çok daha üstünler. Kenan’ın savunma zaafı bu maçta çok daha fazla sırıtabilir. Bo’nun Spanoulis üzerinde baskı kurması ve topu eline almasına izin vermemesi çok önemli. Onun savunmada Ömer ve Melih’i de kullanabileceğimizi düşünüyorum. Ancak karşısında Kenan’ı bulduğu her pozisyon sayı veya asist ile bitecektir. 3 numara pozisyonunda dediğim gibi çok iyi iki hücumcuları var ve sanırım başımızı en çok onlar ağrıtacak. Ne Emir’in ne Bojan’ın onları savunurken yüzdelerini aşağıya çekebilecek bir savunma yapabileceklerini sanmıyorum. Ancak onlar bizi savunurken hem Perperoglou hem de Lojeski çok daha iyi savunmacılar olduğu için özellikle Bojan hücumda biraz sıkıntı çekebilir. 4 numara poziyonunda hem çok alternatifli hem de yüksek formda oyuncuları olmaları yine bizi zorlayacak. Kleiza’nın performansı bu maçta çok belirleyeci olacaktır. Hem savunmada hem hücumda ondan çok verim almamız gerekiyor. Belki zayıf oldukları tek pozisyon olan pivot pozisyonunda biz de zaten çok üstün değiliz. Yine de hem Vidmar hem de Zoric bence bu maçta diğer maçlara göre daha rahat oynayabilirler. Özellikle Zoric’in performansının yüksek olabileceğini umuyor ve düşünüyorum.
Sonuç olarak bize göre daha favori oldukları bir maç oynayacağız. Ancak Spanoulis’e baskı ile onu yorup bunaltıp, Bojan’ın normal basketbolunu oynamasını sağlar ve 5 numaradan 20-25 arası sayı bulabilirsek galibiyet çok da sürpriz olmaz.
Artık baskı ve stresin daha çok artacağı , savunmaların daha sert ve pis olacağı maçlar başlıyor. Burada tecrübe de çok öne çıkacaktır.
Umarım iyi bir başlangıç yapar ve bu grubu ilk iki içinde bitirebilecek galibiyet sayısına ulaşabiliriz.

Herkese iyi seyirler.