Bir büyük takım daha Ülker Arena’ya geliyor. Sezon öncesinde kadro yapıları ve oynadıkları basketbol ile F4 adayı olan 4 takımdan ikisinin(diğerlerinin de Olympiakos ve Real Madrid olduğunu düşünüyorum) bizim grupta olması herkesin aksine bence büyük şanstı. Bu sayede zorluk derecesi yüksek maçlara alışıyor ve top 16 da bu iki takımla birden aynı anda karşılaşma ihtimalini ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Barcelona’dan sonra bu hafta da CSKA’yı konuk ediyor olacağız. Maç öncesinde kadro yapılarını ve basketbol tarzlarını aktarmaya çalışacağım.
Öncelikle şunu söylemeliyim:bence EL’in en eksiksiz
kadrosuna sahipler. Her pozisyonunda en az iki çok iyi alternatifleri var ki bu
oyuncuların hepsi EL’deki en iyi takımların ilk beşlerinde kendilerine çok
rahatlıkla yer bulabilirler.
Yine öncelikle bölge bölge oyuncuları incelemek istiyorum.
Bana göre şu an EL’in en kalibre 1 numaralarına sahipler. Milos Teodosic,
Jeremy Pargo ve Aaron Jackson bir çok klubün kendi takımında olmasını
bekleyebileceği tarzda pg’lar. Bunlardan üçünün de adı Fenerbahçe ile geçmiş
ama özellikle bu sezon Teodosic geçen sezon da Pargo’nun transflerine çok
yaklaşmış ancak ikisini de bitirememiştik. Sanırım basketbol ile ilgilenen ve
bu yazıyı okuyabilecek herkes bu oyuncuları tanıyordur. Aslında Coach
Messina(ki ona ayrıca bir paragraf ayıracağım) bu sene Jeremy Pargo’yu transfer
ederek Teodosic ve Jackson’ı yeterli görmemiş olmalı. Şunu net olarak
söyleyebilirim ki üç pg da birbirinden çok farklı oyuncular.
Teodosic bu oyuncular
içinde hücum yönü en güçlü oyuncu. Saha görüşü ve oyun zekası ile direk fark
yaratıyor . Bazen makine gibi çıkardığı şutlar ile bu da mı girer diye
sordurabiliyor. Şutunun bu kadar güçlü olması ile topla oynadığı her an yakın
almak zorunda kalıyorsunuz. Bu da onun sizin iki tarafınızdan da bir anda
geçmesine ve turnike veya bir asistle bitirmesine olanak sağlıyor. Bazen öyle
bir alev alıyor ki çok kısa bir sürede 10 sayı üretip bir anda maçı
bitirebiliyor. Tüm bunlara rağmen bu sene transferini duyduğumda çok endişe
etmiştim. Nedeni de savunmayı hiç sevmiyor olması ve fizik olarak çok zayıf
kalması gibi görünen ve herkesin bildiği özellikleri değil. Beni asıl rahatsız
eden özelliği, bazen o kadar sinirleniyor ve kontrolünü kaybedip bunu sahaya
yansıtıyor ki, maçı sanki bir anda sokak basketboluna çeviriyor. Egoları onun
basketbolunu bir anda ele geçiriyor sahada ne yaptığını kimse anlamıyor. Onu
düzenden çıkarmak için sinirlendirmeniz yeterli. Bu sezon oynadığı ilk EL maçında 22 dk sahada
kalmış sadece 5 şut kullanıp bir isabet bulup 3 sayı ile maçı tamamlamıştı. Geçen
hafta Budivelnik maçında ise 14 sayı 5 ribaund ve 6 asist ile oldukça verimli
olmuştu. Tek olumsuz istatistiği ise yaptığı 4 top kaybı idi. Yerel liglerinde
ise 3 maçta ortalama 27 dk da, %43 iki sayı, %25 üç sayı isabet yüzdesiyle 8.3
sayı ortalamalası yakalarken , 1.7 ribaund 6.7 asist üretmiş.
Jeremy Pargo kendi basketbol stiline en uygun olan
Maccabi’de öyle bir sezon geçirmişti bir sezon sonra NBA de oynar hale geldi. Hücum
tarzı aslında Bo ile çok benziyor. Kısa ama güçlü fiziği ile delici özelliğini
fazlasıyla destekliyor, bunun yanında çok ani hızlanması ve zıplaması sayesinde
onu, 5 numaraların üzerinde turnike atarken görebiliyoruz. Güçlü driplingi
sayesinde kendi bitirmediği pozisyonları asist ile bitiriyor. Bunun haricinde
Bo’ya göre çok daha güvenilir şutu var. Hem orta hem uzak mesafeden isabet
sağlayabiliyor. Gerçi şu ana kadar üçlük isabet bulamadı ancak geçen hafta da
Navorro bizim maça kadar 11-1 atmıştı L
Ancak Pargo da Teodosic kadar olmasa da savunmada aksıyor. Savunma yapıyor gibi
görünmekle beraber aslında pek de bir şey yapmıyor.
Aaron Jackson Pargo geldikten sonra rotasyonda 3.guard gibi
görünüyor. EL de ilk Nanterre maçında sadece 3 dakika süre almıştı. Budivelnyk
maçında ise yine 3.opsiyon olarak maça girdi ancak o ana kadar bir türlü kontrolü
ele geçiremeyen CSKA o ve Hines’ın savunmadaki
ekstra gayretiyle bunu başarmıştı. O andan itibaren en fazla süreyi
Jackson aldı ve maçı 20 dakika ile bitirdi. Sadece 3 atış kullanıp 6 sayı
üretmesine rağmen çaldığı 4 top çalma ve 5 asist ile ne kadar takıma faydalı olduğunu
görebiliyoruz. 4 top çalması onun
savunmada ne kadar önemli işler yaptığını tam olarak göstermiyor. O kadar çok
topa elini sokup, o kadar çok yardıma gitti ki, Messina onu yanına alamadı.
Sonuç olarak 1 numaralı pozisyonda bizden çok üstünler.
Barış ve Kenan’ın da sakatlığını düşünürsek Bo’nun artacak olan süresiyle
onlara karşı üstünlük sağlaması çok zor olacak. Sanırım Ömer ve Melih onları
savunmada Bo’ya yardımcı olacaktır. Messina genelde bu üç oyuncudan ikisini
aynı anda sahada tutabiliyor. Budivelnik maçında bu 3 oyuncunun aldığı toplam
süre 72 oldu.
Şutör guard pozisyonunda bir tek geçen seneden Khimki’den
tanıdığımız Fridzon var. Pg pozisyonundaki 3 oyuncu ile birlikte Fridzon toplam
80 dakikayı paylaşıyor. Tabi ki Khimki
de aldığı süreleri bulamıyor burada.
Belki de onların tek zayıf noktası bu pozisyon. 2 numara pozisyonunda
başka alternatifi yok Messina’nın. Henüz de banko oyuncusu olamadı ancak
potansiyeli fazla bir oyuncu. Kendi pozisyonunu yaratabilen bir skorer.
Kısa forvetde ise çok çok iyi iki oyuncuları var. Sonny
Weems bu pozisyon için EL’in en elit oyuncularından biri. Aslında 4 numara bile
oynayabiliyor. Atletizmini yüksek şut yüzdesiyle tamamlıyor. Hem ribauntlara
yardım ediyor hem de fast break’lere hızlı koşabiliyor. Nanterre maçında 32 dk
süre alıp 14 sayı üretmesine rağmen, Messina Budivenyk maçında takımı ikinci
yarında itibaren daha savunmacı bir beşe döndürüp onun sürelerini daha çok
Micov’a verdi. Eksik tarafının yine savunması olduğunu söyleyebiliriz. Micov ise
herşeyden azar azar yapan daha komple bir 3 numara. O da çok atlet, onun da
şutu var, onun da içeri drive’ları etkili ve savunmada daha verimli. Net olarak
şunu şöyleyebilirim. Bojan bu maçta karşısında her zaman kendi kalıplarında bir
savunmacı bulacak.
Uzun forvet de yani 4 numarada da alternatifli bir kadroları
var. Khryapa bence Kleiza ile birlikte
EL’in bu pozisyonda en büyük hücum
silahı. Savunmada da motivasyonu hiç düşmüyor. Kleiza’ya göre belki biraz daha
ağır olduğu düşünülebilir ancak sırtı dönük oyunda potaya daha yakın aldığında
bitiriciliği daha yüksek. Onun tamamlayan diğer 4 numarada son iki senenin
şampiyonu Olmpiakos’un en önemli parçalarından biri olan Kyle Hines. Belki de
avrupanın en ilginç oyuncusu. 1,98 boyuyla bırakın pota altını uzun guardları
bile savunmakta kısa kalabileceği düşünülerken , hem güçlü fiziği, hem
zamanlama başarısı, hem yer tutuş bilgisi, hem de inanılmaz zıplama yeteneği
sayesinde takımın bir numaralı savunma silahı. Hücumda yine herşeyden biraz
biraz yapıp skora katkı sağlıyor ancak savunmada bazen öyle bir etki yaratıyor
ki saatlerce hücumda sayı üretmese koçları yine de ondan vazgeçmiyor.
Center pozisyonunda da çok etkili iki uzuna sahipler. Nenad
Kristic bana göre kendi pozisyonunda EL’in en iyisi. Sırtı dönük oyunda yardıma
gitmezseniz mutlaka sayıyı bulur. Orta mesafe şutu var ve ikili oyunlarda hızlı
ayakları ile bir anda pota altında onu topla başbaşa bulabilirsiniz. Son iki
senedir büyük çıkış yakalayan Sasha Kaun da ondan aşağı kalır değil. Sırtı dönük
oyunda Krstic kadar etkili olmasa da guardlar tarafından beslendiği zaman onu
durdurmak çok zor. İki oyuncu da işin savunma tarafını layıklığla yapıyor. Bize
bu pozisyonda da oldukça üstün geleceklerini düşünüyorum.
Coach Messina, Obradovic ile birlikte bu ligin en saygın ve
en kariyerli iki koçundan biri. Sadece oyun felsefesi ile değil oyuncularından
en yüksek verimi alma konusunda da çok başarılı bir coach. Futbol ile
basketbolu birbirine çok benzediğini anlattığı bir yazısında, eğer oyuncuların
kim olduğunu ne yaşadığını ne sorunları olduğunu bilmezseniz onlardan sahada
bir robot gibi işini yapmalarını beklerseniz avucunuzu yalarsınız demişti.
Obradovic ile benzer çok felsefeleri var. Bir çok coach gibi rotasyonu mecburen
değil gerekli zamanlarda kullanıyor. Bir gün rakibe göre bir oyuncusu daha
önemli hale gelirken başka bir gün başka bir rakibe karşı o oyuncusunu hiç
kullanmayabiliyor. Her zaman pg ların oyunun en önemli parçası olduğunu
düşünüyor ve tüm sistemi onların üzerine kuruyor. Maç içinde değişen durumlara
karşı her zaman hazırlıklı ve tek bir plan ile maçlara çıkmıyor. Budivelnyk
maçında ilk beşin oyuncuları olmamakla beraber Jackson-Micov-Hines üçlüsünden
öyle bir verim aldı ki uzun süre onları sahada birlikte tuttu ve maçı bu
şekilde kazandı.
Kadro ve coach açısından bence Barcelona’dan çok daha
üstünler. Oynadıkları basketbol Barcelona kadar düzen basketbolu değil, daha
değişken tarzları var. Maç içerisinde yenilmez bir görüntü çizmiyorlar. Ancak
her durumda bir şekilde maçı kazanacak hamleyi yapıyorlar.
Bana göre maçın kilidi Emir ile birlikte Kleiza-Bjelica
ikilisinin Khryapa-Hines ikilisi karşısında ne yapacağı belirleyecek. Eğer onları kötü şuta zorlar, çok iyi
olmadıkları hücum ribaundalarını(6,5) vermez ve şu ana kadar maç başına 12,5
top kaybını tutturmalarını veya arttırmalarını sağlarsak maçı alma şansımızın
artacağını düşünüyorum. Tabi hücumda bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz yüksek
yüzdeleri yakalamak kaydıyla.
Yine dolu bir salon ve güzel bir galibiyet dileğiyle..