Euroleague'de normal sezonun sonuna geldik. Çok iyi bir period geçirip
takımın neyi yapıp neyi yapamayacağını hem Obradovic'in hem de bizlerin daha net
tespit ettiği bir dönemi geride bıraktık. Bu dönemde maç sonuçları anlamında
belki beklentilerin üzerinde bir derece yaptığımız söylenebilir. Sezon
başlamadan önce hem Barcelona'nın hem CSKA'nın olduğu grupta son haftaya lider
gelebileceğimiz en iyimser düşünenlerin bile aklında yoktu. Geçen haftaki
Partizan maçını düşünmezsek bence yeni kurulmuş bir takım için çok büyük bir
başarıydı bu ancak hiçbir şey ifade etmiyor maalesef. Obradovic'in de belirttiği
gibi grubu lider bitermek psikolojik değerinin haricinde hiçbir avantaj
sağlamıyor. Asıl iş top16 grubunda başlayacak. Son maç öncesinde gruplar hala
tam olarak netleşmedi. Net olan tek şey top16'nin çok daha zor geçeceği.
Partizan maçında takım bu sezonki en anlaşılmaz mağlubiyeti yaşadı. Basketbol
anlamında bizi yenebilmeleri için hiçbir gücü olmayan Partizan'a bir şekilde
yenildik. Bir anlamı var mı , açıkcası yok. Sadece o karlı havada salonu
dolduran taraftara biraz ayıp olduğunu düşünüyorum.
Bu haftada deplasmanda Nanterre ile karşılaşacağız. Partizan'a göre daha iyi
bir takımlar ve top16 ya gidebilmek için bizi mutlaka yenmeleri gerekiyor. Hatta
bu bile yetmiyor, Partizan'ın CSKA'ya kaybetmesi gerekiyor. Bu nedenle maçta çok
agresif olacaklarını düşünebiliriz. Yine tekrar ediyorum bu maçın da hiçbir
anlamı yok. Herşey top16 da belli olacak.
Biraz takımın durumuna bakalım isterseniz. Son haftalarda takımın bazı
eksikleri iyice ortaya çıktı. Sezon başında aldığımız seri galibiyetler yerini
bir çok mağlubiyete bıraktı ki bunların içinde önemli sayılacak Banvit ve GS
yenilgileri de var. Bu eksikliklerin başında savunma konsantrasyonunu
sayabiliriz. Bireysel olarak değil takım olarak olaya bakmak lazım. Bugüne kadar
hücum performansı sayesinde savunma direnci artan bir takım izledik sahada. Ne
zaman şutlarımız girmese savunma konsantrasyonumuz yerlere düştü. Tabi bireysel
olarak da savunmaları ile değil hücum güçleri ile ön planda olan oyuncuların
çokluğu da bunu destekliyor. Şu bir gerçek ki Obradovic 1 numara için Bo ve
Kenan ile devam edecek. Bo bu sene bu konuda kendini çok geliştirdi. Eskiden
sadece top çalmaya yönelik bir savunma yapar, çalamadığı topun arkasından da
potamızda sayıyı görürdük. Artık daha sağlam durup rakip üzerinde baskı kuruyor.
Kenan ise bu konuda oldukça zayıf, çok çalışması gerekiyor. Oldukça fazla
özellikleri var Kenan'ın ancak savunma tarafını hiç önemsememiş. Ayaklarının
hızlanıp fiziksel olarak da güçlenmesi lazım. Ayaklarının yavaşlığı nedeniyle
çok fazla ellerini kullanıyor ve haliyle faul alıyor. Melih de hep hücum gücüyle
öne çıkmış bir oyuncu ve Obradovic tarafından savunmada yaptıkları nedeniyle
devamlı fırçalanıyor. Emir ve Bojan ne kadar adam kovalıyor gözükseler de
kanlarında savunma yapmak olmamış hiç. Gelişiyorlar, atlamamak kabul etmek lazım
ama ön alan da bu kadar savunma konsantrasyonu düşük oyuncu olması takım
savunmasını çok aşağı çekiyor. Uzunlarımızın da ikili oyun savunmasında çok kötü
olması işleri iyice zorlaştırıyor. Tabi Obradovic'in çok adam değişmeli-kaymalı
savunma sistemi de alışma sürecinde olduğu için ve oturması zaman alacağı için
sıkıntı daha da büyüyor. Burada uzunların performansından da bahsetmek gerekiyor
tabi ki. Bjelica-Kleiza-Zoric üçlüsü maalesef birebir savunmada çok da iyi
değiller. Bunlara Vidmar'ı da ekleyip pick&roll savunmasını hiç yapamayan
bir uzun kadrosundan bahsedebiliriz. Bu kadar uzun oyuncularımız olmasına rağmen
rakibe hücum ribaundu vermekte de hiç de fena sayılmayız. Bütün bunlar bizi
top16 da oldukça zorlayacaktır.
Halen sakatlıkları devam eden Oğuz-İlkan ikilisinin sezon başındaki
planlamada Aralık ayı içinde dönmesi bekleniyordu. Ancak bu dönüşler Şubat ayını
bulacak ki, o tarihten sonra takıma uyum sağlamaları ve fayda vermeleri fazla
hayalcilik olur. Bu ikili nedeniyle uzun rotasyonuna başka ilave yapılmamıştı.
Aslında düşünüldüğündü bu dört oyuncunun haricinde, İzzet de takım kadrosunda ve
sağlıklı ama Obradovic onu kullanmıyor. Bir de bazen 4 numara pozisyonunda
kullandığımız Emir var ki Obradovic onu da daha çok 2 numara oynatıp oyun kurma
yeteneklerinden faydalanmak istiyor ki bu şekilde kullanılması takımın
ihtiyaçları düşünüldüğünde daha doğru gibi duruyor. Sonuçta İzzet ve Emir uzun
pozisyonunda kullanılmıyor. Top16 ya Vidmar,Zoric, Kleiza ve Bjelica dörtlüsü
ile girecek gibi görünüyoruz. Bu dört oyuncu içinde kariyeri ve potansiyeli en
büyük oyuncu ve sezon başındaki en flash transfer Kleiza idi. Açıkcası ismini
ilk duyduğumda ben de çok heyecanlanmıştım. Ki kendisi de buraya gelmekten ve
Obradovic ile çalışıp bir EL şampiyonluğu kazanabilme ihtimalinden dolayı çok
heyecanlı görünüyordu. Ne oluyor bitiyor bilmiyorum ama takım içinde en az
verimli oyuncuların başında geliyor. Bir türlü tam olarak performans veremedi.
Bir tek kendi evimizde oynadığımız Barcelona maçında çok önemli sorumluluklar
alıp maçı bize getirmişti o kadar. İlk beş başlamamak mı, yeteri kadar süre
almamak mı, takım içindeki rolünden memnun olmamak mı bilemiyorum ama sanki bir
sorun var gibi. Tabi onunla 4 numaları pozisyonu paylaşan Bjelica'nın çok
verimli faydalı oynamasının da onun performansında rolü olabilir, bilemiyorum ,
tek bildiğim gerçek Kleiza bu değil, umarım top16 da çok daha iyi bir Kleiza
izleyebiliriz. Zoric ise uzun zamandır takip ettiğim bir oyuncu değildi, bu sene
Avrupa Şampiyonasında ilk defa dikkatli izlemiştim. Birçok hücum silahı olan bir
center Zoric. Orta mesafe şutu, sırtı dönük oyunu, yüzü dönük oyunu hepsini
oynayabiliyor. Bazen gereksiz zorlamaları anlamsız hücum faulleri dışında hücum
tarafında standart üzeri bir uzun. Ancak savunmada bahsettiğimiz sıkıntıları
fazlasıyla zorluyor takımımızı. Özellikle ön alan savunmasının çok iyi
olmadığını düşündüğümüzde arkadaki adamın biraz delik kapayıcı olması gerekiyor
ki bu konuda da Zoric çok yetersiz. Üstelik aşırı kolay faul alarak oyunda kalma
süresini kısaltıyor. O takımdayken savunmamız bir kademe daha aşağı düşüyor
maalesef. Bjelica ise son bir kaç sene öncesine kadar hep 3 numara oynadı. Boyu
nedeniyle 4 numara pozisyonunda hatta bazen 5 numara da oynuyor ama bu
pozisyonlar aslında onun gerçek pozisyonu değil. Buralar için oldukça ince ve
güçsüz. Sırtını dayayan bir uzuna karşı hiç direnemiyor, box out edemiyor,
ribaundları topluyor ama o yanında diğer uzunları iten başka bir uzun olduğunda
olabiliyor ancak. Bu tarz savunma zaafiyetlerine rağmen bir guard gibi saha
görüşü olması, mesafe tanımadan yüksek yüzdeyle şut sokması ve yüksek
fundamental'i ile hücumda inanılmaz bir silah. Takımın Emir'den sonraki en iyi
pasörü. Vidmar'a gelince belki de takımda önceliği sayı atmak olmayan, geriye
kalan tüm pis işleri yapmayı seven tek adam. Evet sınırlı yetenekleri olabilir,
ama doğru kullanılırsa neler yapabildiğini de bugüne kadar defalarca kez
gösterdi bizlere. Ona aşağıdan pas vermeyeceksiniz, topla oynamasına izin
vermeyeceksiniz, bunları yapmazsanız takımın en önemli oyuncularından biri
haline bile gelebilir.
Obradovic bunların hepsinin farkında, o yüzden bu sene takımı savunma üzerine
değil hücum üzerin kurdu. Hiçbir maçta kötü savunma yaptık demiyor dikkatli
izlerseniz, hep hücumdan bahsediyor. Bu takımına savunma yaptırmak istemiyor
değil, bunun için çok çalışıyor ama çok gerçekçi ve biliyor ki bu takımın asıl
gücü hücum. Biz attığımız zaman varız, atamazsak , şutları sokamazsak galip
gelmemiz gerçekten zor. Seneye veya bu senenin ilerleyen zamanlarında savunmamız
mutlaka iyileşecek ama geçiş dönemini savunma ile değil yetenekli çok oyuncuya
sahip olması nedeniyle atarak geçmeyi planladı ki bu plan da gayet iyi
tuttu.
Sizlere Nanterre analizi hazırlamadım, pek bir önemi yok çünkü, ne yenmemizin
ne yenilmemizin. Zaten hem işin istatistik tarafında hem de oynanan basketbola
baktığımızda Nanterre'in bizi yenmesi içerde dışarda mümkün değil. Önemli olan
biz bu maçı almak istiyor muyuz istemiyor muyuz?
Top 16 öncesinde grup ve rakip değerlendirmelerinde buluşmak üzere.
No comments:
Post a Comment