Tuesday 17 December 2013

Normal Sezonun Son Maçı ve Değerlendirmeler

Euroleague'de normal sezonun sonuna geldik. Çok iyi bir period geçirip takımın neyi yapıp neyi yapamayacağını hem Obradovic'in hem de bizlerin daha net tespit ettiği bir dönemi geride bıraktık. Bu dönemde maç sonuçları anlamında belki beklentilerin üzerinde bir derece yaptığımız söylenebilir. Sezon başlamadan önce hem Barcelona'nın hem CSKA'nın olduğu grupta son haftaya lider gelebileceğimiz en iyimser düşünenlerin bile aklında yoktu. Geçen haftaki Partizan maçını düşünmezsek bence yeni kurulmuş bir takım için çok büyük bir başarıydı bu ancak hiçbir şey ifade etmiyor maalesef. Obradovic'in de belirttiği gibi grubu lider bitermek psikolojik değerinin haricinde hiçbir avantaj sağlamıyor. Asıl iş top16 grubunda başlayacak. Son maç öncesinde gruplar hala tam olarak netleşmedi. Net olan tek şey top16'nin çok daha zor geçeceği.
Partizan maçında takım bu sezonki en anlaşılmaz mağlubiyeti yaşadı. Basketbol anlamında bizi yenebilmeleri için hiçbir gücü olmayan Partizan'a bir şekilde yenildik. Bir anlamı var mı , açıkcası yok. Sadece o karlı havada salonu dolduran taraftara biraz ayıp olduğunu düşünüyorum.
Bu haftada deplasmanda Nanterre ile karşılaşacağız. Partizan'a göre daha iyi bir takımlar ve top16 ya gidebilmek için bizi mutlaka yenmeleri gerekiyor. Hatta bu bile yetmiyor, Partizan'ın CSKA'ya kaybetmesi gerekiyor. Bu nedenle maçta çok agresif olacaklarını düşünebiliriz. Yine tekrar ediyorum bu maçın da hiçbir anlamı yok. Herşey top16 da belli olacak.
Biraz takımın durumuna bakalım isterseniz. Son haftalarda takımın bazı eksikleri iyice ortaya çıktı. Sezon başında aldığımız seri galibiyetler yerini bir çok mağlubiyete bıraktı ki bunların içinde önemli sayılacak Banvit ve GS yenilgileri de var. Bu eksikliklerin başında savunma konsantrasyonunu sayabiliriz. Bireysel olarak değil takım olarak olaya bakmak lazım. Bugüne kadar hücum performansı sayesinde savunma direnci artan bir takım izledik sahada. Ne zaman şutlarımız girmese savunma konsantrasyonumuz yerlere düştü. Tabi bireysel olarak da savunmaları ile değil hücum güçleri ile ön planda olan oyuncuların çokluğu da bunu destekliyor. Şu bir gerçek ki Obradovic 1 numara için Bo ve Kenan ile devam edecek. Bo bu sene bu konuda kendini çok geliştirdi. Eskiden sadece top çalmaya yönelik bir  savunma yapar, çalamadığı topun arkasından da potamızda sayıyı görürdük. Artık daha sağlam durup rakip üzerinde baskı kuruyor. Kenan ise bu konuda oldukça zayıf, çok çalışması gerekiyor. Oldukça fazla özellikleri var Kenan'ın ancak savunma tarafını hiç önemsememiş. Ayaklarının hızlanıp fiziksel olarak da güçlenmesi lazım. Ayaklarının yavaşlığı nedeniyle çok fazla ellerini kullanıyor ve haliyle faul alıyor. Melih de hep hücum gücüyle öne çıkmış bir oyuncu ve Obradovic tarafından savunmada yaptıkları nedeniyle devamlı fırçalanıyor. Emir ve Bojan ne kadar adam kovalıyor gözükseler de kanlarında savunma yapmak olmamış hiç. Gelişiyorlar, atlamamak kabul etmek lazım ama ön alan da bu kadar savunma konsantrasyonu düşük oyuncu olması takım savunmasını çok aşağı çekiyor. Uzunlarımızın da ikili oyun savunmasında çok kötü olması işleri iyice zorlaştırıyor. Tabi Obradovic'in çok adam değişmeli-kaymalı savunma sistemi de alışma sürecinde olduğu için ve oturması zaman alacağı için sıkıntı daha da büyüyor. Burada uzunların performansından da bahsetmek gerekiyor tabi ki. Bjelica-Kleiza-Zoric üçlüsü maalesef birebir savunmada çok da iyi değiller. Bunlara Vidmar'ı da ekleyip pick&roll savunmasını hiç yapamayan bir uzun kadrosundan bahsedebiliriz. Bu kadar uzun oyuncularımız olmasına rağmen rakibe hücum ribaundu vermekte de hiç de fena sayılmayız. Bütün bunlar bizi top16 da oldukça zorlayacaktır.
Halen sakatlıkları devam eden Oğuz-İlkan ikilisinin sezon başındaki planlamada Aralık ayı içinde dönmesi bekleniyordu. Ancak bu dönüşler Şubat ayını bulacak ki, o tarihten sonra takıma uyum sağlamaları ve fayda vermeleri fazla hayalcilik olur. Bu ikili nedeniyle uzun rotasyonuna başka ilave yapılmamıştı. Aslında düşünüldüğündü bu dört oyuncunun haricinde, İzzet de takım kadrosunda ve sağlıklı ama Obradovic onu kullanmıyor. Bir de bazen 4 numara pozisyonunda kullandığımız Emir var ki Obradovic onu da daha çok 2 numara oynatıp oyun kurma yeteneklerinden faydalanmak istiyor ki bu şekilde kullanılması takımın ihtiyaçları düşünüldüğünde daha doğru gibi duruyor. Sonuçta İzzet ve Emir uzun pozisyonunda kullanılmıyor. Top16 ya Vidmar,Zoric, Kleiza ve Bjelica dörtlüsü ile girecek gibi görünüyoruz. Bu dört oyuncu içinde kariyeri ve potansiyeli en büyük oyuncu ve sezon başındaki en flash transfer Kleiza idi. Açıkcası ismini ilk duyduğumda ben de çok heyecanlanmıştım. Ki kendisi de buraya gelmekten ve Obradovic ile çalışıp bir EL şampiyonluğu kazanabilme ihtimalinden dolayı çok heyecanlı görünüyordu. Ne oluyor bitiyor bilmiyorum ama takım içinde en az verimli oyuncuların başında geliyor. Bir türlü tam olarak performans veremedi. Bir tek kendi evimizde oynadığımız Barcelona maçında çok önemli sorumluluklar alıp maçı bize getirmişti o kadar. İlk beş başlamamak mı, yeteri kadar süre almamak mı, takım içindeki rolünden memnun olmamak mı bilemiyorum ama sanki bir sorun var gibi. Tabi onunla 4 numaları pozisyonu paylaşan Bjelica'nın çok verimli faydalı oynamasının da onun performansında rolü olabilir, bilemiyorum , tek bildiğim gerçek Kleiza bu değil, umarım top16 da çok daha iyi bir Kleiza izleyebiliriz. Zoric ise uzun zamandır takip ettiğim bir oyuncu değildi, bu sene Avrupa Şampiyonasında ilk defa dikkatli izlemiştim. Birçok hücum silahı olan bir center Zoric. Orta mesafe şutu, sırtı dönük oyunu, yüzü dönük oyunu hepsini oynayabiliyor. Bazen gereksiz zorlamaları anlamsız hücum faulleri dışında hücum tarafında standart üzeri bir uzun. Ancak savunmada bahsettiğimiz sıkıntıları fazlasıyla zorluyor takımımızı. Özellikle ön alan savunmasının çok iyi olmadığını düşündüğümüzde arkadaki adamın biraz delik kapayıcı olması gerekiyor ki bu konuda da Zoric çok yetersiz. Üstelik aşırı kolay faul alarak oyunda kalma süresini kısaltıyor. O takımdayken savunmamız bir kademe daha aşağı düşüyor maalesef. Bjelica ise son bir kaç sene öncesine kadar hep 3 numara  oynadı. Boyu nedeniyle 4 numara pozisyonunda hatta bazen 5 numara da oynuyor ama bu pozisyonlar aslında onun gerçek pozisyonu değil. Buralar için oldukça ince ve güçsüz. Sırtını dayayan bir uzuna karşı hiç direnemiyor, box out edemiyor, ribaundları topluyor ama o yanında diğer uzunları iten başka bir uzun olduğunda olabiliyor ancak. Bu tarz savunma zaafiyetlerine rağmen bir guard gibi saha görüşü olması, mesafe tanımadan yüksek yüzdeyle şut sokması ve yüksek fundamental'i ile hücumda inanılmaz bir silah. Takımın Emir'den sonraki en iyi pasörü. Vidmar'a gelince belki de takımda önceliği sayı atmak olmayan, geriye kalan tüm pis işleri yapmayı seven tek adam. Evet sınırlı yetenekleri olabilir, ama doğru kullanılırsa neler yapabildiğini de bugüne kadar defalarca kez gösterdi bizlere. Ona aşağıdan pas vermeyeceksiniz, topla oynamasına izin vermeyeceksiniz, bunları yapmazsanız takımın en önemli oyuncularından biri haline bile gelebilir.
Obradovic bunların hepsinin farkında, o yüzden bu sene takımı savunma üzerine değil hücum üzerin kurdu. Hiçbir maçta kötü savunma yaptık demiyor dikkatli izlerseniz, hep hücumdan bahsediyor. Bu takımına savunma yaptırmak istemiyor değil, bunun için çok çalışıyor ama çok gerçekçi ve biliyor ki bu takımın asıl gücü hücum. Biz attığımız zaman varız, atamazsak , şutları sokamazsak galip gelmemiz gerçekten zor. Seneye veya bu senenin ilerleyen zamanlarında savunmamız mutlaka iyileşecek ama geçiş dönemini savunma ile değil yetenekli çok oyuncuya sahip olması nedeniyle atarak geçmeyi planladı ki bu plan da gayet iyi tuttu.
Sizlere Nanterre analizi hazırlamadım, pek bir önemi yok çünkü, ne yenmemizin ne yenilmemizin. Zaten hem işin istatistik tarafında hem de oynanan basketbola baktığımızda Nanterre'in bizi yenmesi içerde dışarda mümkün değil. Önemli olan biz bu maçı almak istiyor muyuz istemiyor muyuz?

Top 16 öncesinde grup ve rakip değerlendirmelerinde buluşmak üzere.

No comments:

Post a Comment