Thursday 21 August 2014

FBU Yeni Kadro ve Oyuncu Değerlendirmeleri-2

Kadro ve oyuncu analizlerimin ikinci yazısına yine kadroyu hatırlatarak başlıyorum: 1) Ricky Hickman(RH), Kenan Sipahi(KS), Berk Uğurlu(BU) 2) Andrew Goudelock(AG), Bogdan Bogdanovic(BB), Can Altıntığ(CA), Melih Mahmutoğlu(MM) 3) Emir Preldzic (EP), Serhat Çetin(SÇ), Metecan Birsen(MB)(kiralık gidebilir) 4) Nemanja Bjelica(NB), Jan Vesely(JV), İzzet Türkyılmaz(İT) 5) Luka Zoric (LZ), Oğuz Savaş (OS), Semih Erden (SE) İlk yazıda RH ve AG'dah bahsetmiştim. Kısa rotasyonunda bir başka transferimiz Karşıyaka'dan Can Altıntığ. 2007 yılında Tofaş'ta başladığı kariyerine 2013 yılına kadar aynı takımda kalarak devam etti. U18 ve U20 milli takımlarında yer aldı. 2005 ve 2006 da Avrupa Şampiyonalarında gümüş madalya kazanan takımda o da vardı. Tofaş'ta oynadağı zamanlarda sahaya koyduklarıyla ondan beklenen maalesef pek örtüşmedi. 6 Senelik Tofaş kariyerinde de hep takımın bir parçası oldu ama hiçbir zaman yıldızı olamadı. Ne zaman ki geçen sene Ufuk Sarıca'nın Karşıyaka'sına transfer oldu, birden herkese başka bir Can izletmeye başladı. Karşıyaka'da Türk oyuncu rotasyonunun Barış Hersek ile birlikte ilk oyuncuları oldular. Takımda Dixson, Diebler ve Batista gibi önemli skorerler olmasına rağmen geçen seneyi %46,2 ikilik, %43,4 üçlük yüzdeleriyle maç başına 9,8 sayı ortalaması yakalayarak tamamladı. Özellikle Ufuk Sarıca'nın ona çok fazla insiyatif vermesi ve aşıladığı güven sayesinde çok farklı bir sezon oynadı. Bizimle oynadıkları yarıfinal serisinde ilk maçta sakatlığı nedeniyle oynayamamış, ikinci maçta ise tam anlamıyla döktürmüştü. 33 dk sahada kalıp, 4-5 iki sayı, 8-11 üç sayı isabeti ile tam 32 sayı 4 asist 2 ribaunt ile maçı tamamlamış herkesi kendine hayran bırakmıştı. Bize transferinde o maçın mutlaka bir önemi olmuştur:) Sonuçta 2 tane yabancı 2 numara almışken, bir de Can transferinin gerçekleşmesi bana ilginç gelmişti. Can tam bir pozisyon oyuncusu değil aynı RH gibi. Ona da 1.5 numara demek mümkün, ama daha çok 2 numaraya yakın bir oyuncu. Saha görüşü ve pas yeteneği gayet iyi ancak bir guard'a göre ball handling'inin o kadar iyi olduğunu söylemek zor, bu ona çok topla oynadığı zaman çok kaybı olarak dönüyor. Yanında Dixson gibi şutör ve skor tehdidi içeren bir guard olduğunda , tüm dikkatler onun üzerinde olmadığında daha önemli bir oyuncu haline geliyor. Çok zor denilen şutları bile sokabiliyor. Oldukça hızlı bir ilk adımı var ve savunmacısını bu ilk adımla geçebiliyor. Fizik olarak da görüntüsünden beklenmeyecek kadar güçlü bir oyuncu. 12 kişilik takım kadrosunda ne şekilde yer bulacak kendine bilemiyorum, özellikle EL kadrosunda çoğu zaman kadro dışında kalabilir. Ancak yurtiçi maçlarında kadroya girdiği zamanlar eğer Karşıyaka'daki gibi yüksek güvenle oynarsa takıma çok fayda sağlayacak bir oyuncu olarak düşünüyorum. Obradovic'in ona vereceği rol ve sabır çok önemli olacak. Sonuçta can çok genç bir oyuncu değil 27 yaşında, eğer aldığı süreleri olumlu kullanmazsa bu geniş rotasyonda çokca kadro dışı kalabilir. Tüm bunlara rağmen benim şahsi görüşüm takımın ondan katkı alacağı yönünde. Melih'ten aldığımız katkının bir benzerini verebilir. Melih'e göre artısı her maç belirli bir istikrar ile oynuyor olması. Bu istikrarı sağlayabilmesi için aldığı dakikalar ve rol çok önemli olacak. SG yani 2 numaradaki bir başka transferimiz de Bogdan Bogdanovic. Bu senenin en heyecan verici transferi olarak görünen BB için biraz daha fazla yer ayırmayı düşündüm. Bogdan aslında Bojan'ın takımdan ayrılacağı belli olduktan sonra transfer edildi. RH ve AG dan sonra 3. yabancı olarak takıma katıldı. Yani şunu demek istiyorum, aslen 2 numara olmakla beraber takıma 2 numara olarak alınan AG ve hatta 1.5 numara RH dan sonra alındı.Giden Bojan'ın da 3 numara olduğunu düşünürsek 3 numara yerine 2 numaralı pozisyona bir oyuncu almış olduk. Fiziğine ve yeteneklerine bakarsan Bogdan 3 pozisyonu da oynayabilir. Ancak en verimli olacağı pozisyon çok net bir şekilde SG pozisyonu. 1,97 boyundaki Sırp oyuncu 1992 doğumlu ancak oyununu izlediğiniz zaman sanki 30 yaşında bir oyuncuyu izliyormuş hissi veriyor. O kadar olgun o kadar soğukkanlı ki onun 22 yaşında genç bir basketbolcu olduğuna inanmak çok kolay olmuyor. 2010 yılından beri Partizan'da oynuyor Sırp guard. Geçen seneden beri ise takımdaki rolü ve sorumluluğu çok arttı. Özellikle bu sene takımın açık ara lider oyuncusu olarak gözüktü. Partizan'ın hatta EL'in en iyi SG larından biri olmasına , hatta takımın birinci skor opsiyonu olmasına rağmen her maç +20 sayı attığını düşünmeyin. Onun takımın lider oyuncusu olmasındaki rolü sadece skor atması değil. Bu seneyi 14,8 sayı ortalaması ile bitirip gayet tatmin edici bir rakam elde etmiş olmasına rağmen asıl Bogdan'ı farklı kılan, zor ve stresli anlarda sorumluluk alması ve bunun altından kalkabilmesi. 14,8 sayısının yanında 3,7 asist ve 3,7 ribaund ortalamaları onun ne kadar komple bir oyuncu olduğunu ve takımına nerede ihtiyacı varsa orada yardımcı olduğunun göstergesi. Bu sayı ortalamasını %42.6 iki sayı, %37 üç sayı atarak tutturdu Bogdan. Bu nedenle gözünüzde her maçı alıp götürecek harika şut atan bir oyuncu canlanması doğru olmaz. Ancak öyle bir anda ortaya çıkar ki, arka arkaya 8 sayı, 2 ribaunt, 2 top çalma , 3 asist ile maçı koparır gider. Büyük ihtimalle bizim takımında birinci skor opsiyonu olmayacak , ama toplar el yaktığında herkes onu arar hale gelecek. Bazen bomboş şutları sokamayıp sahada gezinirken görünüp ve "bu kadar abarttıkları adam bu muydu?" sorusunu sorarken, birden devreye girip maçı takımının lehine çevirirken çokca göreceğiz onu. BB geçen sene EL deki ilk 5 maçtan sonra takımın önemli oyuncusu ve pg'ı Leo Westermann sakatlanmasıyla takımdaki diğer pg'ın çok genç ve bu sorumluluğu alabilecek kadar hazır olmaması nedeniyle pg oynamaya başladı. Bu onun takım içindeki rolünü ve performansını oldukça etkiledi. Bunu biraz istatistiklerle anlatmak lazım. Örneğin Westermann dan önce aldığı süre 22 dk iken bu süre 34 dk ya çıktı. Sayı ortalaması da 11,6 dan 15,6 ya yükseldi. Şut yüzdeleri ve kullandığı top sayılarında da büyük değişiklikler oldu tabi ki ama asıl çarpıcı bir kaç nokta var. Mesela öncesinde 2,2 ribaunt alırken sonrasında bu rakam 5,5'e çıktı. Artık pg oynuyor olması nedeniyle fastbreak lere koşan ilk oyuncu olmak yerine ribauntlara destek olmaya başladığını görüyoruz. Bir diğer önemli değişim asist rakamlarında. Öncesinde maç başına 2 asist yaparken bu rakam 5,6 ya çıkmış. Bu rakam kulağa hoş gelmekle beraber asist sayısını bu kadar arttırırken top kaybı sayısında nasıl bir artış olduğuna da bakmak lazım ki bu rakam da 1,2 den maalesef 5,5 e çıkmış. Maç başına 3,6 fazla asist yaparken 4,3 fazla top kaybetmiş. Buradan çıkardığım sonuca gelirsek, ben koç olsam, onu 2 numarada kullanmaya devam eder mümkün olduğu kadar 1 numaradan uzak tutarım. Çünkü Bogdan'ın başta da söylediğim gibi en önemli özelliği ve katkısı çok skor atmakta, çok asist yapmakta fazla ribaund almakta değil, bunları ne zaman yaptığında. Şöyle örnek vereyim , Bojan Bogdanovic bir çok maçı 20 sayı ile bitirebilir ve bunu gayet yüksek bir yüzdeyle yapabilir. Ancak Barcelona maçında, bütün maç geriden gelip can havliyle son anlarda rakibi yakaladığınızda büyük bir şans eseri sol dipte bomboş bir şekilde Bojan'ı topla buluşturup 3 sayı imkanı yarattığınızda ve bu üçlükle maçı kazanma şansınız olduğunda o topu sokacak oyuncu Bojan değil Bogdan. Bizim takımda geçen sene skor üretebilecek çok sayıda oyuncu vardı. Bir maç Bjelica , bir maç Bo, bir maç Bojan , Emir, Zoric, hatta Melih. Ancak geçen sene o zor anları oynayacak bir tane bile oyuncumuz yoktu. Bu sene var. O anlarda top ona geldiğinde artık daha rahat olacağız. Veya maç içinde bazı kırılma noktalarında bu 22 yaşındaki çocuk birden takımın lideri olup ne yapılması gerekiyorsa onu yapacak. İddia ediyorum sırf bu sayede geçen sene kaybettiğimiz en az 10 maçın 7 sini kazandıracaktır Bogdan. Bu kadar uzun yazdım ve genelde yaptığım teknik detaylara hiç girmedim. Nasıl şut atar, p&r leri nasıl oynar, savunmada neler yapar... Bence bunların bir önemi yok. Çok önemli bir eksiği tamamladık takım olarak. Başta yazdığımı tekrar ediyorum. Onu çok da iyi oynamadığı maçlarda bile sakın eleştirmeyin, bir an çıkıp yapması gerekeni yapacaktır. Geçen sene bunu yapması için Kleiza alınmıştı takıma ve bütün sezon boyunca bunu bekledi Obradovic. Dakikalarca sahada tuttu onu ha yaptı ha yapacak diye. Bogdan öyle olmayacaktır, o bu konuda tüm taraftarı memnun edecek performansları sergileyecektir. Onunla ilgili bir diğer konu da 3 numarada oynar mı, oynamaz mı? O pozisyonda görüntü olarak sadece Emir ve Serhat'ın olması bize bu soruyo oldukça çok sorduruyor. Benim bu konudaki cevabım şu: geçen sene Ömer-Melih, Emir-Bojan gibi aynı anda 2 tane 2 numara veya 2 tane 3 numara ile oynadığımız anlar çok oldu. Obradovic'in buna takıldığını sanmıyorum. Elimizde bir çok iki numara var ( BB, AG, CA, MM ve hatta RH) bunlar zaman zaman birlikte oynayarak 3 numara açığını kapatacaktır. Herkesin sorduğu "iyi tamam hücumda sıkıntı olmadığını düşünelim, savunmada daha kalıplı 3 numaraları tutarken yaşayacağımız sıkıntıyı ne yapacağız" sorusuna da şu cevabı veriyorum: AG'da BB'de (ki BB 1,97 boyunda) fiziksel olarak güçlü oyuncular, eğer olay sadece boy olsaydı Kyle Hines bütün center lar karşısında ezilirdi. Ben savunmada boydan çok güçlü fizik ve çabuk ayakların daha önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Obradovic'in yaptırdığı savunmada çoğu zaman kaymalardan ve p&r sonrası eşleşmelerdeki değişikliklerden kimse asıl adamının karşısında kalmıyor. 3 numaranın karşısında her zaman 3 numara olacak diye bir şey yok. Bu nedenle buna da hiç takılmıyorum. Bu haftalık burada kesip sizi daha fazla sıkmayayım. Haftaya yeni transflerimiz ile ilgili yorumlarıma kaldığım yerden devam edeceğim. Görüşmek üzere.

No comments:

Post a Comment